Bebek / Balıkçı Köyünün Hikayesi

Bebek

Şehrin popüler gezi noktalarından, boğazda gezmek deyince akla ilk gelen semtlerden biri olan Bebek’deyiz. İstanbul’un en lüks ve pahalı semtlerinden biri olan Bebek, sahilinde yürüyen ünlü insanları, her daim dolu gözde mekanları, sıkışık trafiği ve yüksek konut kiralarıyla oldukça meşhur. Semti gezmeye başlamadan önce kısa tarihine bir göz atalım.

Bilinen en eski tarihlerde balıkçı köyü olan semt, Rumeli Hisarı’nın inşaatının başlamasıyla birlikte sosyal alanda farklılık yaşamış. Semtteki balıkçılar Galata’ya göç etmiş, bölgeye varlıklı nüfus yerleşmeye başlamış. Evliya Çelebi’ye ait bilgilere göre Fatih Sultan Mehmet, Rumeli Hisarı’nın yapımı sırasında güvenliği ve düzeni sağlaması için Bebek Çelebi adında bir bölükbaşını Bebek’e yerleştirmiş. Bebek Çelebi semte bir bahçe ve köşk yaparak iyice yerleşmiş. Ölümünden sonra ise semt aynı adla anılmaya başlanmış. Semtin rağbet görmesi ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve 3. Ahmed dönemine rastlıyor.

Yazlık kullanımdan dönüşüm

Birçok tarihi yapının inşaası bu dönemlerde gerçekleştirilmiş. Çok uzun yıllar sadece yazlık yerleşim olarak kullanılan Bebek, 19. Yüzyılda vapur seferlerinin başlaması ve tramvay hattının inşaasıyla kışlık kullanıma da açılmış.
Semtin o döneme ait önemli eserlerinden biri Bebek Cami.  Yapı vapur iskelesinin hemen yanıbaşında arz-ı endam ediyor. 1726 senesinde Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış cami, muhteşem bir taş işçiliğine sahip. Cami’nin önceki ismi Hümayun-u Abad imiş. Hemen sahildeki bir önemli yapı ise bugün Mısır Konsolosluğu olarak kullanılan,1902 yılında İtalyan Mimar Raimondo D’Aronco tarafından inşa edilen Valide Paşa Yalısı

Yapı, zarif ve gösterişli haliyle semtin dikkat çekici görüntülerinden biri. Bu iki yapıyı da gezip gördükten sonra, her ikisi arasında bulunan asırlık çınarlarla çevrili Bebek Parkı’nda bir mola verebilir, banklara oturup boğazı seyredebilirsiniz. Bu parkın olduğu yer, 1986 senesine kadar Bebek Belediye Gazinosuna ev sahipliği yapmış. Bu bilgiye sahip olduğunuzda, banklarda oturduğunuzda kulaklarınıza o eski nağmeler gelecek…

Şehrin her köşesinin çok büyük değişimlere uğruyor olmasına yine çok üzülerek, sahil boyu yürümeye başlıyoruz. Yol boyu şarkılar mırıldanarak Aşiyan’a geliyoruz. (Aşiyan Farsça bülbül yuvası anlamına geliyor.) İlk durak Aşiyan Müzesi.

Aşiyan Müzesi

Şehrin çok içinde, hatta en popüler iki semtinin arasındaki bu müze umulanın çok altında rağbet görüyor maalesef. (Bebek’de sahilde takılıp, birkaç ünlü yüz görmenin çok ötesinde gezi hedefleri koymadığımız sürece, bu gibi güzellikler çoğunlukların dikkatini çekmeden sessizce durmaya devam edecek…)

Aşiyan Müzesi’ne gitmek için Rumeli Hisarı’na gelmeden karşımıza çıkan trafik ışıklarından yukarı tırmanmanız gerekiyor. Tırmanmanız diyoruz çünkü ciddi bir yokuş ve sonrasında merdivenle karşılaşacaksınız. Yavaş ve mola vererek çıkıyor, müze kapısından girer girmez o yorgunluğa değeceğini anlıyoruz. Burası büyük şair Tevfik Fikret’in ev olarak kullandığı bina. Güzel, büyük ve fıstık çamlarıyla dolu bir bahçe ve şahane bir Bebek Koyu manzarası. Önce bahçede bir tur atıyor, şairin yan bahçedeki mezarını ziyaret ediyoruz.

Şair öldüğünde evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet etmiş. Fakat karısı günün birinde evi satmak gerekebileceği ve bahçesinde bir mezar olan evi kimsenin satın almak istemeyeceği düşüncesiyle bu vasiyeti yerine getirmemiş, şair Eyüp’e defnedilmiş. Bu vasiyet ancak çok yıllar sonra yerine getirilmiş.

Bahçe ziyaretinden sonra müzeye giriyoruz. Giriş ücreti yok, gönlünüzden ne koparsa bahşiş kutusuna atıyorsunuz. Grup halinde giderseniz müzeyi bir görevli ile birlikte gezme şansınız var. Biz gittiğimizde tesadüfen Boğaziçi Üniversitesi‘nden bir grup öğrencinin proje ödevi gezisine denk geldik ve dahil olduk. Şairin çalışma odası, Atatürk’e ait hatıraları ve özel hayatı hakkında çok ilginç bilgiler edindik.

Müzede ayrıca Abdülhak Hamit Tarhan ve şair Nigar Hanım’a ait özel eşyaların sergilendiği bir oda bulunuyor. O dönemin siyasi ve sosyal yaşantısına ışık tutacak nitelikte olan bu müzeyi çocuklarınızla gezmeniz hiç şüphesiz çok faydalı olacak. Biz bu güzel duygularla o dik yokuşu iniyor ve dilimizde o bilindik nağme ile Bebek’e doğru yürümeye başlıyoruz. Aşiyan yollarından seslensem duyar mısın?

Bebek Kayalar Mescidi

Dönüş yolunda mutlaka görmeniz gereken bir eser daha var. Kayalar Mescidi. Yapı, boğaza nazır duruşuyla ilginizi zaten çekecektir. Veya uzun yıllar önünden geçmişsinizdir de hiç ilginizi çekmemiştir. Biz buradan hatırlatalım, bir dahaki Bebek gezinizde belki ziyaret edersiniz kimbilir? Mescidin bulunduğu yer o dönemlerde Kayalar Köyü olarak biliniyormuş. Tarihi yapı adını buradan almış.

Bir tekke camisi olan Kayalar Mescidi, Nişancı Ahmet Sıtkı Paşa tarafından 1662 yılında yaptırılmış. Mescidin yan tarafında o dönemki dergahın bazı üyelerinin mezarları da bulunuyor. Fakat tarihi olan bu mezarların büyük kısmı yıllar içinde erezyon ve deniz hasarları sonucu yok olup gitmiş.

Sahilden yürüyüp meydandaki Atatürk heykelinin hemen önünden yukarı doğru yürümeye başlıyoruz. Yol kenarındaki mermer çeşmeye bakıyor, kalabalıkların içinde kaybolmuş olmasına üzülüyoruz. Gezilerimizde görüyoruz ki İstanbul’un birçok semtinde böyle kıymetli çeşme yapıları var. Fakat çoğu bakımsız ve harap durumda. Neden koruyamıyoruz? İşte bu düşüncelerle soluğu Türk Evi Kütüphanesi’nin önünde alıyoruz.

Türk evi kütüphanesi

Bebek’de böyle bir kıymetin varlığının kaç kişi farkında acaba? Binayı inceleyerek başlıyoruz işe, tarihi ahşap bina bir o kadar da bakımlı. Ay yıldızlarla süslenmiş girişten dar bir merdivenle kütüphaneye giriyorsunuz. Müzede geleneksel Türk mimarisine ait birçok esere ulaşmak mümkün. Çok kıymetli kitap, resim ve belgeler meraklılarının hizmetine sunulmuş.

Kütüphaneden çıkınca mahalle aralarına girip gezmek, semtin doğal atmosferiyle yüzleşmek için doğru bir tercih olacak. Bölgede yapılar genellikle bakımlı ve temiz. Sokak aralarında sadece metruk birkaç yapıya rastlıyoruz. Sokak aralarındaki merdivenleri çıkmayı göze alırsanız sizi muhteşem bir boğaz manzarası karşılayacak. Tadını çıkarın. Bir de meşhur Bebek yokuşu var. Oldukça dar ve dik olan yokuş sizi Etiler semtine bağlar.

Bebek’te yeme içme

Bölge yeme-içme konusunda da oldukça fazla seçeneğe sahip. Kumpir, waffle kokularına karşı koyamayıp; hemen karşı kaldırımdaki meşhur Bebek Badem Ezmecisi’nde alıyoruz soluğu. Denize bakan kahve mekânlarında iyi bir yere konuşlanıp Boğaz’ı seyrederek içtiğiniz bir kahve inanın tüm yorgunluğa değecek.

Bebek’te kahve molası

Yürüyüş sevenler için ArnavutköyBebekAşiyanRumeli Hisarı sahili oldukça elverişli. Sabahları çok yoğun yürüyen trafiğiyle karşılaşabileceğinizi söylemeden geçmeyelim. Ana cadde sebebiyle Bebek’de çok fazla yalı kalmasa da yürürken mimari şaheseri yapılarla karşılaşacaksınız. Mesela bizim burada bir apartmanımız varmış. Yeni keşfettik. İstanbul’u solumak ve keyifli bir gün geçirmek isteyenleri bu güzel semti görmeye davet ediyoruz.

Bebek’e Nasıl Gidilir?:

Kabataş ve Beşiktaş’tan kalkıp sahil yolunu takip eden otobüslerle semte ulaşmak mümkün. Vapur saatlerini öğrenmek için şehir hatlarının web sitesinden güncellenmiş zamanlamaları öğrenmeniz mümkün.

Yazı ve Fotoğraflar: Gonca Sağlık

Exit mobile version