Augustusburg ve Falkenlast Kaleleri Köln kentinden yaklaşık 20 km ötedeki Brühl’de bulunan 18.yy. Roccoco tarzı erken örneklerinden önde gelen bir kale ve av köşküdür. 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne eklenmiştir. O tarihten günümüze kadar geçen sürede ise Almanya’nın en çok ziyaret edilen yerlerinden birisi haline gelmiş durumda. 1284 – 1298 yılları arasında buraya yapılan ilk bina, geliştirilerek 1689 yılına kadar devam etmiş. Ancak Fransız işgali sırasında 1689 yılında havaya uçurulmuş. 1725 yılında eski kale malzemeleri ve alanları kullanılarak yeniden Barok tarzında yapılan kale şaşırtıcı şekilde asimetrik. Barok tarzı aslında simetrik olması gereken bir tarz. Ancak eski kale alanı kullanıldığından asimetrik yapılmış. Falkenlast av köşkü ise 1729-37 yılları arasında yapılmış. Kale-Saray tarzında olan her iki binanın etrafında ise oldukça geniş bir park alanı bulunmakta. Bonn’a yakın olmasından ötürü 2. Dünya Savaşı’ndan 1994’e kadar ki sürede, Augustusburg, Almanya Şansölyesinin misafirleri için konaklama yeri olarak da kullanılmış.

Augustusburg ve Falkenlast Kaleleri yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

St. Pantaleon Kilisesi aslında Roma dönemi Köln şehrinde, şehir dışında kalan bir Roma Villasıymış. Kalıntıları kilisenin Crypt kısmında hala görülebiliyor. Kutsal Roma İmparatoriçesi İstanbul’lu (Bizans Prensesi) Theophanu buraya gömülmüş. 870 ile 955 yılları arasında Roma Villasının bir kiliseye dönüştürüldüğü biliniyor. Ancak 980 yılında kilise tekrar yapılarak, manastır içeren bir kiliseye dönüştürülmüş. 1618’de Barok tarza dönüşen kilise, 1794’te Fransızlar’ın eline geçince ahır yapılmış. Prusya işgali esnasında 1815 yılında Protestan kilisesi haline gelen yer, 1890-92 yılları arasında restorasyon görmüş. 1922 yılında tekrar Katolik kilisesi olarak kullanılmaya başlanmış. 2. Dünya Savaşı’nda ağır hasar alan kilise daha sonra 1955-62 yılları arasında tamamen onarılmış. İçeride bulunan ve Yahudiliğin en önemli sembollerinden birisi olan “7 Kollu Şamdan” ilgi çekici.

St. Pantaleon Kilisesi yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Köln Teleferik ‘e bizce tek yön olarak binmeniz gerekir. Rhein nehrinin doğusu ile batısını birleştiren teleferik yerden 243 metre yükseklikte. Avrupa’nın nehir aşmak için kurulan ilk teleferiği ünvanına sahip olan bu teleferik 1967 yılında yapılmış. Eski şehir ve Köln katedralini tepeden görmek için mükemmel bir fırsat sunuyor. Nispeten yavaş hızı sayesinde özellikle Köln Katedralini güzel bir açıdan fotoğraflama imkanı da sunmakta. Teleferik ile tek yön bilet alarak, karşı tarafta bulunan parka geçebilirsiniz. Park özellikle çocuklu aileler için ideal bir zaman geçirme yeri. Ardından güzel bir havada yürüyerek programınıza devam edebilirsiniz. Nisan’dan Ekim’e kadar çalıştığını ve en son seferi 17:45’de yaptığını da belirtelim. Yine de hava şartlarına göre, özellikle rüzgarlı havalarda kısa ya da uzun süreli kapanmalar olabilir.

Köln Teleferik yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

St. Gereon Kilisesi ilginç yerlerden birisi. Bazı yerler vardır nasıl anlatacağınızı bilemezsiniz. İşte burası da öyle bir nokta. Aslında ismine ilk olarak 612 yılında rastlanmakta olsa da binanın izlerine 1151 yıllarında rastlanmış. Bugün de görülebileceği bir şekilde Roma duvarlarının üzerine kurulan bina 1227 yılında tamamlanmış. Bina hiç ama hiç simetrik değil. Sanki rastgele taşlar konmuş gibi. Belki de onu ilginç kılan şey de bu. Ayasofya‘nın 6. yy.’da inşa edilmesinden sonra Floransa‘daki Floransa Katedrali‘nin yapılışına kadar en büyük kubbe burası imiş. Köln’de yer alan 12 tarihi kilise yapısından bir tanesi. Romenesk tarzında inşa edilen kilise 1920 yılında minör bazilika olarak kabul görmüş. Görülmeye değer bir yapı. Kaçırmayın.

St. Gereon Kilisesi yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Romano-Germanic Museum, Roma döneminden kalma eserler ağırlıklı, Köln‘ün Roma dönemini anlatan arkeolojik müzesi. Yer olarak da tam bir Roma kasabası villasının üzerine kurulmuş. 1974 yılında kurulan müzenin tabanında M.S 220’lerden kaldığı düşünülen muhteşem bir mozaik var. Yine Villa önündeki Roma yolu da korunmuş. Villanın bulunması ise 1941 yılında, hava akınlarından korunmak için yapılan bir sığınak sayesinde olmuş. M.S. 40 yılından kalma Lejyoner Poblicius’un da mozelesi burada sergilenen eserler içerisinde. Sadece Köln’ün geçmişini değil, aynı zamanda Roma İmparatorluğu kültürünü de korumak amacıyla kurulduğundan, bir sürü Roma dönemi antik eşyayı da sergiliyor. 1976 yılında açılan müze ziyareti fazlasıyla hak ediyor. Roma döneminden kalma cam eşyalar konusunda dünyanın en büyük kolleksiyonuna sahip müze konumunda.

Romano-Germanic Museum yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Wallraf-Richartz ve Ludwig Müzesi için söylenecek çok şey var. 1824 yılında ölen Wallraf ölmeden önce tüm kolleksiyonunu şehrin belediyesine bırakmış. Ancak 1954 yılında tüccar Richartz ciddi bir bağış yapana kadar müze için iyi bir lokasyon bulunamamış. 1861 yılında müze ancak açılabilmiş. İkinci Dünya Savaşı sonrası müze tamamen harap hale gelmiş. 1968 yılında ise bir başka kolleksiyoner olan Ludwig’ler yine kolleksiyonlarını şehre bağışlamış. Köln belediyesi de aldığı bir kararla her iki koleksiyonu tek bir çatı altında sergilemek için 1976 yılında karar almış. Ancak müze 1986 yılında ancak açılabilmiş. Şehre gelenler özellikle de sanatla ilgileniyorlarsa, modern bir binada hizmet veren bu müzeyi gezmeleri gerek. Rembrandt, Manet, Renoir, Leibl, Liebermann ve Slevogt gibi Avrupa’lı ressamların resimlerinin sergilendiği müzede ayrıca Agfa-Foto-Historama bölümünde 1840’tan günümüze fotoğraflar ve kameralar bulunmakta.

Wallraf-Richartz ve Ludwig Müzesi yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Köln eski şehir merkezini gezerken çok güzel görüntülere rastlayacaksınız. Rhine nehri boyunca serilen bu merkezde St. George kilisesi gibi noktaları da görebilirsiniz. Biraz köhne gibi gelse de, (tabii ki bu bizim o anki hissimizdi. Güzel ve güneşli bir günde daha farklı gözükebilir.) yine de şehrin tarihi dokusunu ve kişiliğini en güzel bir şekilde yaşayabileceğiniz noktalardan birisi. 2. Dünya Savaşı esnasında bölgenin neredeyse tamamen yok olması söz konusu olmuş. Tüm binaları %72’si bombardımanlardan sağlam çıkamamış. Daha sonraları aslına uygun şekilde yenilenen binalar içerisinde özellikle eski belediye binası popüler mekanlardan birisi olmuş durumda. Dar sokaklarına dalarak kendinizi bir anda Orta Çağ döneminde bulmanız mümkün.

Köln Eski Şehir yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Günümüzde UNESCO Dünya Mirası Listesi içerisinde bulunan Köln Katedrali, aslında yapımına 1248 yılında başlanmış bir eser. Ancak 1473 yılına gelindiğinde bu inşaat durdurulmuş. 1880 yılında tamamlanmış. 1950 ile 2005 yılları arasında da restore edilen yapının tüm hayatı boyunca inşaattan uzakta kalamaması gerçeğinin haricinde günde yaklaşık 20,000 ziyaretçi çekmesinin bir diğer nedeni ise orta çağdan günümüze yaşayan bir mimari olması. Almanya‘nın en fazla ziyaret edilen noktası olması haricinde, Kuzey Avrupa’nın da en büyük Gotik Katedrali konumunda. 1248 yılında inşaat başlamadan evvel de, bu noktada yerleşim olduğu bilinmekte. Hatta bu yerleşimlerden biri de M.S. 4. yy.’a tarihlenen eski bir Roma tapınağı. Bu tapınak daha sonra kiliseye dönmüş. 818 yılında ise “Eski Katedral” olarak adlandıralan Katedral inşa edilmiş. Bu Katedral ise, günümüzdeki yapının inşası öncesi 30 Nisan 1248 yılında yıkılmış.

Köln Katedrali yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.