Pompeii, günümüzde turistik bir nokta. Ancak olayın tanıklığını yazıya döken, Romalı Amiral Pliny the Elder’ın yeğeni Pliny the Younger. Hikayeyi anlatırken amcasının halkı kurtarmak uğruna nasıl kahramanca öldüğünü anlatır. Pompeii’nin M.Ö. 6. yy.da kurulduğu düşünülen bir kent olarak, M.Ö 80 yılında tam anlamıyla bir Roma Kolonisi olmuşken, M.S 79 yılında tamamen yok olmuş. Çok sistemli bir alt yapısı olduğu anlaşılan şehrin nüfusunun o dönemlerde 11,000 kişi olduğu düşünülüyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi içerisinde de bulunan şehir, 250 yılı aşkın bir süredir turistik gezi noktası. Napoli‘yi ziyaretiniz esnasında kaçırılmaması gereken gezi noktalarından birisi. Şehrin bu kadar sağlam kalması ise şüphesiz yanardağ lavlarının sayesininde.

Pompeii yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Eski adı ile Herculaneum, yeni yerleşim adı ile Ercolano (pek değişmiş bir şey yok aslında), Napoli‘nin hemen yanı başında bulunan bir başka Vezüv zede yerleşim yeri. Vezüv’den nasibini almış kaderdaşı Pompeii’ye göre çok daha az bilinmesinin ve pazarlanmasının en büyük nedeni ise, Pompeii kadar kazılmamış olması. Çünkü tam üzerine yeni yerleşim yeri olarak Ercolano kurulmuş. İsminden de anlaşılacağı üzere, Herkül’ün kurduğu düşünülen kasaba, daha çok Pompeii’nin zenginlerine hitap eden bir sahil kasabası olarak biliniyor. İlk buluntular bir Villa inşaatı nedeni ile 1730’larda keşfedilen antik yerleşim yerinin kazı çalışmaları 1738 yılında başlamış. M.Ö 600 yıllarında kurulduğu düşünülen kent, M.S 79 yılında Vezüv’ün patlaması sonrasında küllerin altına gömülmüş ve sırrını yaklaşık 1700 sene saklamış. Herculaneum kentini tek başına veya Pompeii ile birleşik bilet alarak ziyaret edebilirsiniz.

Herculaneum yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Castel Nuovo yani Nuovo Kalesi, belediye binası olan Palazza San Giacomo’nun hemen önünde bulunan bir Ortaçağ kalesi. 1279 yılında yapılan kale, hem tarihi hem de bulunduğu nokta nedeniyle gerçekten şehrin simgesi olmuş. İnsanın aklına şehirle özdeşleştirmek için bu kaleden daha ön plana çıkan başka bir şey gelmiyor. 1470 yılında kalenin girişine tek taraflı olarak yaptırılan zafer takı ise 35 metre yüksekliğinde ve üst üste iki arktan oluşmakta. Napoli gezilirken mutlaka görülmesi gereken noktalardan birisi olarak göze çarpıyor. Elbette girişi ücretli ve tam olarak gezmek isterseniz birkaç saat harcamanız gerekecek. Bu arada kendiniz gezerseniz, rehberli tura oranla daha az bilgi alacağınız için pek hoşnut kalmayabilirsiniz. 

Castel Nuovo yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Piazza del Plabiscito, Napoli’nin, her şeyi etrafında toplayan meydanı desek yalan olmaz sanırım. Napoli körfezine oldukça yakın olan bu meydanın etrafında birçok ziyaret noktası var. Palazzo Reale, San Francesco di Paola Kilisesi, Palazzo della Prefettura ve Palazzo Salerno bulunuyor.

Piazza del Plabiscito yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Museo di Capodimonte, Bourbon Krallarının kullandığı bir başka saray. Daha sonra İspanya Kralı 3. Charles olacak olan Bourbon kralı 7. Charles, 1738 yılında kendine av köşkü yaptırmak ister. Bu istek sonradan yeni bir saraya dönüşür. Ve sonuç olarak bu saray yapılır. Bugün 1. ve 2. katları Milli Galeri “Galleria Nazionale” olarak adlandırılıyor ve içerisinde XIII.-XVIII. yy. arası ünlü İtalyan ressamlarının eserleri bulunmakta. Giriş katında ise ağırlıklı olarak Roma heykelleri var. Bu müze İtalya‘nın en büyük müzelerinden birisi. Doğal olarak içerisindeki eserlerin değerinden bahsetmiyoruz. Özellikle sanat severlerin ziyaret etmesi gereken noktalardan birisi. Napoli‘de gezilebilecek noktaların başında geliyor.

Museo di Capodimonte yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Palazzo Reale di Napoli, yani Napoli Kraliyet Sarayı, 1600’lü yıllarda başka bir binanın yıkılıp yerine yapıldığı bir yapı. 1620 yılında ise içi de tamamlanan bir saray. Asıl amacı, İspanya Kralı 3. Phillip’in ziyaretinde kalacağı yer olması iken bu hiç gerçekleşmemiş. Onun yerine Bourbon Kralları burayı kullandıkları 4 saraydan birisi yapmışlar. 2. Dünya Savaşı esnasında askeri merkez olarak kullanıldığı için bombardıman altında kalmış.Özelliklerinin çoğunu kaybeden saray, yine de çok ilgi ve turist çekiyor. Olabildiğince ilk haline uygun tadilat görmüş. Bizim açımızdan keyifli bir gezi olmuştu. Sizlerin de beğeneceğini düşünüyoruz. Şehri gezerken görmeniz gereken noktalardan birisi olarak listemize aldık.

Palazzo Reale di Napoli yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Santa Chiara Manastırı 1313 ile 1340 yılları arasında yapılmış olan bir manastır. Napoli açısından en önemli özelliklerinden birisi, dönemin Bourbon krallarının mezarlarının da burada olması. Artık bir müze olarak hizmet veren manastırın bir diğer özelliği Rönesans dönemi porselen resimleri. Santa Chiara Manastırının hemen karşısında ise 1750 yılında tamamlanan Gesu Nuovo Roman Katolik Kilisesi var. Yine bu meydanda “Günahsız Bakire” anlamına gelen ve 1600’lerin sonlarında başlayıp ancak 1750’de tamamlanabilen Guglia dell’Immacolata kolonunu görebilirsiniz. Manastırın açılış saati olarak 09:30 belirtilmiş. Şapelde fotoğraf çekme konusunda yasak var. En çok ilgi çeken kısmı hiç şüphesiz Majolica Fayansları. Şehri ziyaret ederseniz, burayı mutlaka görülecekler listenize almanızı tavsiye ederiz. 

Santa Chiara Manastırı yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Spaccanapoli aslında Napoli‘deki bir caddenin ismi. Türkçe anlamı ise “Napoli bölen” demek. Kelimenin tam anlamıyla da öyle yapıyor. Bu cadde aslında Greko-Roman Neapolis kenti zamanından kalma bir cadde. Napoli’de en fazla bulunacağınız caddelerden birisi. Her ne kadar içinde iken o kadar fark etmeseniz de, tepeden bakınca şehri gerçekten ikiye böldüğünü göreceksiniz. Hem de çok belirgin. Yaklaşık olarak 2 km uzunluğunda olan cadde, bir çok turistik noktaya ulaşımı da sağlıyor. Cadde boyunca restoran ve alışveriş noktaları göreceksiniz. Oldukça turistik bir yer olduğundan, aynı zamanda dikkatli olmanız da gereken bir yer. Cebinize ve cüzdanınıza dikkat ederseniz sıkıntı çekmezsiniz. Genel anlamda fazlasıyla bakımsız bir bölge. 

Spaccanapoli yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

San Martino Müzesi ve Sant Elmo Kalesi şehrin ilgi çeken bir başka bölgesi. Napoli‘nin liman bölgesinden geriye dönüp baktığınızda, tepede tek parça gibi gözüken 2 ayrı bina göreceksiniz. İşte o tepe, Vomero tepesidir. Tepenin üstünde ise artık bir müze olan Aziz Martin Manastırı / Certos e Museo di San Martino ve Sant’Elmo Kalesi / Castel Sant’Elmo bulunmakta. 1368 yılında kurulan manastır 1700’lü yıllarda kapatılmış. Bugün ise, şehrin Burbon ve İspanyol dönemlerinden kalma eserlerin sergilendiği müze konumunda. Yanındaki kale ise 1275 yılında, bir kaleden daha çok, korunaklı bir villa olarak yapılmış. Napoli’nin tepeden güzel bir fotoğrafını bu noktalardan çekebilirsiniz.

San Martino Müzesi ve Sant Elmo Kalesi yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

Castel dell Ovo, tam Türkçe anlamıyla Yumurta Kalesi demek. Tabii ki yine şekli veya benzeri bir sebepten buraya Yumurta Kalesi denmiyor. Roma İmparatorluğu döneminde burası aslında bir ada imiş. Sonradan bir Villa ve koruma duvarları eklenmiş. Zaman içerisinde ada, kıyı ile birleşmiş. Buraya Yumurta Kalesi denmesinin sebebi ise tamamen başka. Roma İmparatorluğu’nun ünlü şairlerinden Virgil, o dönem büyücü olarak da anılırdı. Rivayete göre, o bir yumurtayı büyüleyerek, bu kalenin inşaatı esnasında temeline koymuş. O yumurta kırıldığı zaman hem kale yıkılacak, hem de Napoli‘nin başı beladan kurtulmayacakmış.

Rivayet 2000 yıldır devam ediyor. Bakalım yumurta kırılacak mı? Sonuçta şehirde gezilecek ilginç ve tarihi noktalardan birisi. 

Castel dell’Ovo yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.