Özel Dosya arşivleri - Turrehberin.com https://www.turrehberin.com/ozel-dosya/ Her an elinizin altındaki rehber Sat, 19 Aug 2023 08:47:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://www.turrehberin.com/wp-content/uploads/2016/07/cropped-favicon-32x32.jpg Özel Dosya arşivleri - Turrehberin.com https://www.turrehberin.com/ozel-dosya/ 32 32 Hattuşaş Antik Kenti ve Boğazköy https://www.turrehberin.com/hattusas-antik-kenti-ve-bogazkoy/ https://www.turrehberin.com/hattusas-antik-kenti-ve-bogazkoy/?noamp=mobile#comments Sat, 19 Aug 2023 07:57:41 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=17590 Bu yazımızda sizlere Hitit İmparatorluğunun başkenti olan Hattuşaş Antik Kenti’ni ve Boğazköy’ü anlatacağız. Hattuşaş hakkında bilgi verirken aynı zamanda Hititler konusuna da değinmemiz gerekecek. Çünkü Hititleri anlatmadan Hattuşaş’ı anlatma şansımız yok. Yazımızın haricinde her iki bölgede çektiğimiz videolarımızı da yine buradan izleyebilirsiniz. Hatta izlemeniz daha iyi olur zira yazıya eklemediğimiz bir takım bilgileri de oradan …

Hattuşaş Antik Kenti ve Boğazköy yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Bu yazımızda sizlere Hitit İmparatorluğunun başkenti olan Hattuşaş Antik Kenti’ni ve Boğazköy’ü anlatacağız. Hattuşaş hakkında bilgi verirken aynı zamanda Hititler konusuna da değinmemiz gerekecek. Çünkü Hititleri anlatmadan Hattuşaş’ı anlatma şansımız yok. Yazımızın haricinde her iki bölgede çektiğimiz videolarımızı da yine buradan izleyebilirsiniz. Hatta izlemeniz daha iyi olur zira yazıya eklemediğimiz bir takım bilgileri de oradan edinmiş olursunuz. Bir imparatorluğun tarihine yolculuğa hazırsanız başlayalım.

Hattuşaş Nerede ve Nasıl Gidilir?

Hattuşaş Antik Kenti Anadolu’nun tam kalbinde diyebiliriz. Boğazköy Hattuşaş Çorum ili sınırları içerisinde kalsa da Yozgat’a da oldukça yakın bir konumda. Gerek tam yerini gerekse anlatacaklarımızı daha iyi anlayabilmeniz için Hattuşaş ve Boğazköy’ün bulunduğu noktayı sizlere aşağıdaki haritada gösterdik.

Hattuşaş Nerede Hitit

“Boğazköy Hattuşaş nerede?”  “Hattuşaş Antik Kenti’ne nasıl gidilir?” diye soracaklar için de gelinen bölgeye göre değişmekle birlikte birden fazla yol üzerinden ulaşılabileceğini söyleyebiliriz. Biz Ankara‘dan yola çıkarak Sungurlu üzerinden bu tarihi bölgeye ulaştık. Haritadan da görülebileceği gibi Boğazköy ve Hattuşaş tam anlamıyla Anadolu’nun göbeğinde sayılabilecek bir noktada. Bu nokta aynı zamanda yaklaşık 5000 yıllık bir ticaret yolunun da her yönden ortasında kalıyor. Gerek Kuzey-Güney hattında gerekse Doğu-Batı hattında ana ticaret yolları tam da buradan geçmekte.

Ticaret Noktasından İmparatorluk Başkentine

Hattuşaş Antik Kenti’ne giriş yaptığınızda sizi ilk olarak dönemin yapı tekniği ve malzemeler ile canlandırma için günümüzde yapılmış surlar karşılıyor. Tabii ki bunların tarihsel hiçbir değeri yok. Sadece sizlere o dönemlerde şehrin nasıl korunduğunu göstermek amaçlı konulmuşlar. Bu arada şehir ovadan başlayarak tepelere yayılan bir yapıda. Şehrin günümüzden 4-5000 yıl önce bu kadar geniş bir araziye yayılmış olması bile Hitit İmparatorluğunun ne kadar kudretli olduğunu gözler önüne seriyor. Şehir ilk olarak 1834 yılında Fransız Charles Texier tarafından fark ediliyor. 1905 yılında bu bölgenin kadim Hitit Uygarlığının merkezi olduğu anlaşılıyor. 1915 yılından itibaren kazılar başlıyor.

Hattuşaş Antik Kenti Hitit Başkenti olmadan önce de var olan bir yerleşim yeriydi. Hattilere ait yerleşim alanlarını ele geçirmeye başlayan Hititler burada bulunan ilk Hatti şehri olan Hattuş’u yok ediyorlar. Ardından bir Hitit (Eti) prensi olan Labarna buraya gelerek şehri yeniden kuruyor. Hattuş kentini yapılandırırken kendi ismini de Hattuşalı anlamına gelen Hattuşili yapıyor ve I.Hattuşili olarak ilk kral oluyor. Hitit İmparatorluğu ve onun Başkenti Hattuşa’nın şaşaalı tarihi de burada başlamış oluyor. Ziyaret eden herkesin giriş yaptığı nokta Aşağı Şehir kısmı. Gezi güzergahı üzerinden anlatımımıza hem yazı hem de videolarımızla devam edelim.

Büyük Mabet ve Hititlerde Din

Hititler kendilerine “Bin Tanrılı” diyorlardı. Bu tanrı sayısının çokluğundan çok dine verilen önemi gösteriyor. Hititlerin başkenti Hattuşa’da bu nedenle bol miktarda mabet yani tapınak bulunuyor. Bunların içinde en önemlisi ise Büyük Mabet. Hitit dininde etnik kökenli Tanrılar bulunmaktaydı. Asur ve Babil’den Semitik, Hindistan bölgesinden Eski Hint, Avrupa bölgesinden Hitit ve Luvi, Asianik olarak da Hatti, Hurri ve Sümer tanrıları Hitit Panteonu içerisine girmişti. Çok tanrılı dinlerin birçoğunda olduğu gibi Hitit dini de bir “doğa dini” idi. Arinna Kültü üzerine inşa edilen din sisteminde Güneş Tanrısı Vuruşemu ve kocası Fırtına Tanrısı Taru ön plandaydı. Sonraki toplumlar ve hatta Roma İmparatorluğu tarafından da benimsenen Geç Hitit Dönemi tanrısı Kubaba yine bir başka Hitit tanrısıydı. Kubaba daha sonra Friglerin Tanrısı Kybele olacaktı.

Hattuşaş 1 Numaralı Mabed

Hattuşaş kent planı olarak aşağı şehir ve yukarı şehir olarak anılan iki alanda kurulu. Hem büyük mabet hem de 1 numaralı mabet aşağı şehir kısmında yer alıyor. Hititlerde din gerçekten önemli bir yer tutmaktaydı. Toplumun genel ahlak seviyesini de korumak istiyorlardı. Bu nedenle 200 kanunun yer aldığı bir yasaları vardı. Bu yasalara uyulmaz ise, vatandaşlar tazminat (para) köleler ise fiziki cezalar ile cezalandırılırdı. Büyücülük, tecavüz, devlet otoritesine karşı gelme ve kölelerin itaatsizlikleri ölüm cezası gerektirmekteydi. Babaerkil bir aile örgütlenmesi olan toplumda evli kadınların zina yapması da idam sebebiydi.

Aslanlı Kapı ve Krali bölge

Şehrin içerisinde aracımızla ilerleyerek gezi noktalarında park edip çekimlerimize devam ediyoruz. Şehir içinde yaya olarak da gezebilirsiniz ancak çok büyük bir alanı kapladığından tavsiye etmiyoruz. Ama zamanınız varsa, hava da çok sıcak değilse yapılabilir. Gelelim Aslanlı Kapı’ya. Krali bölgenin giriş noktalarından birisi de bu kapı. Kapının girişinde aslan motiflerini göreceksiniz. Buranın eski zamanlardaki halini hayal etmek bile insanı etkiliyor. Aslanlı Kapıyı ve ardından gezebileceğiniz Yerkapı olarak anılan savunmaya yönelik yapılmış tüneli aşağıdaki videomuzdan izleyebilirsiniz.

Hattuşaş Büyük Kale / Kraliyet Sarayı

Anadolu üslubu, Hitit mimarisinin tabanını oluşturur. Bu mimarinin ilk örneklerini Kültepe’de görüyoruz. Hattuşaş’daki Büyük kale veya Kraliyet Sarayı olarak bilinen bu bina kompleksi ve Alacahöyük Sarayı ise Hititlerdeki mimarinin en güzel örneklerini oluşturuyor. Hititler öncesinde var olan bina tekniğine bir yenilik olarak Hititlerde pencere sistemi devreye girmiştir. Kutsal su kültü için konulan göl ve havuz sistemi de yine bu dönemde var olmaya başlar. Eflatunpınar Kutsal Havuzu ve Gölpınar Göleti ise bunlara en güzel örnektir. Büyük Saray ile ilgili çekimimizi aşağıda izleyebilirsiniz.

Hititlerde Yaşam

Bugüne kadar Hititlerde toplam olarak 8 ayrı dilin kullanıldığı tespit edilmiş. Hititler metinlerinde Hititçe’nin haricinde Akadca ve Hurrice kullanmış. Buradan da aslında halkın da çok dilli ve çok farklı kültürlerden geldiğini söyleyebiliriz. Hiyeroglif Hititçesi ise neredeyse sadece taş yazıtlarda var. Hiyeroglif olarak kullanılan dil ise Sagalassos yazımızda da değindiğimiz “Işığın Çocukları” olarak da anılan Luvi’lerin dilinin bir şivesi kullanılmış.

Hayvancılık, tarım ve zanaat Hitit ekonomisinin temel taşları desek yalan olmaz. Arpa ve buğday en çok ekilen ürünlermiş. Bunun yanı sıra meyve ağaçları da ekonomik değer olarak görülürmüş. At yetiştiriciliği ise bir diğer önemli alan olmuş.

Bir kara devleti olan Hititlerde doğal olarak deniz kuvveti bulunmuyor. Ama buna rağmen Kıbrıs adasını nasıl ele geçirebildikleri hala bir soru işareti. Hitit sur duvarları çok tipik ve karakteristik olduğundan, hangi bölgenin Hitit şehri olduğunu anlamak da çok kolay zira tüm surlar hep aynı şekilde yapılmış.

Yazılıkaya

Hattuşaş Antik Kenti için en önemli noktalarından birisi hiç şüphesiz ki Yazılıkaya bölgesi. Burası Hititler zamanında halka açık bir alan değil. Çünkü Hititlerde tapınaklar Tanrıların Evi olarak  anılıyor ve rahipler haricinde sadece Kral ve Kraliçe tapınaklara girebiliyor.

Bu arada İmparatorluk çağında Hitit Krallarının insanüstü güçlere sahip olduğunun düşünüldüğünü de ekleyelim. Bu nedenle imparatorluk döneminde ölen krallar Tanrı seviyesine yükselirlermiş. Sözü daha fazla uzatmadan sizleri Yazılıkaya çekimlerimiz ile baş başa bırakalım.

Çorum Hattuşaş Hitit başkenti gezimizin sonuna geldik. Umarız hem videolarımızı hem de yazımızı beğenmişsinizdir. Yorum ve sorularınız varsa lütfen çekinmeden aşağıya yazın. Sizlere cevap vermek bizleri mutlu edecektir.

 

Hattuşaş Antik Kenti ve Boğazköy yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/hattusas-antik-kenti-ve-bogazkoy/feed/ 2
Anafartalar Çarşısı : Güzelliği Adında Saklı https://www.turrehberin.com/anafartalar-carsisi-guzelligi-adinda-sakli/ https://www.turrehberin.com/anafartalar-carsisi-guzelligi-adinda-sakli/?noamp=mobile#respond Wed, 22 Mar 2023 09:08:30 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=12775 Soğuk bir Ocak sabahı Ulus’ta, şehrin tarihinin en önemli tanığı olan Anafartalar Çarşısı’ndayız. Toplumsal hafızaların asla silinmeyen, silinmemesi ve korunması gereken mihenk taşları vardır. Bu çarşı Ankara için işte o mihenk taşıdır. Çarşı’nın hikâyesi 1960’lı yılların başında, Ankara İmar ve Emlak İşletmesi T.A.Ş.’nin açtığı yarışma ile başlamış. Yarışmayı Tayfur Şahbaz, Ferzan Baydar ve Affan Kırımlı’nın …

Anafartalar Çarşısı : Güzelliği Adında Saklı yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Soğuk bir Ocak sabahı Ulus’ta, şehrin tarihinin en önemli tanığı olan Anafartalar Çarşısı’ndayız. Toplumsal hafızaların asla silinmeyen, silinmemesi ve korunması gereken mihenk taşları vardır. Bu çarşı Ankara için işte o mihenk taşıdır.

Çarşı’nın hikâyesi 1960’lı yılların başında, Ankara İmar ve Emlak İşletmesi T.A.Ş.’nin açtığı yarışma ile başlamış. Yarışmayı Tayfur Şahbaz, Ferzan Baydar ve Affan Kırımlı’nın projesi kazanmış. Çarşının dekorasyonunu mimar Ruşen Dora yapmış.

Kimi Ankaralılar “yürüyen merdivenli”, kimileri “dönen merdivenli çarşı” olarak hatırladığı Anafartalar’da, herkesin birkaç anısı mutlaka vardır. Anısı olanlardan biri olarak çarşıya girdiğimiz an o eski yıllar gözümüzde canlandı. Ankaralıların iyi bildiği Gima market uzun yıllar burada hizmet vermişti. Anafartalar Ankara’nın ilk yürüyen merdivenli çarşısı olma özelliğini taşırken bir de Gima’nın yürüyen merdivenleri o dönem burayı cazibe merkezi konumuna getirmişti. Yerlerdeki karo taşlar, geniş dükkânlar, oyuncakçılar, saatçiler, büyük ve ferah koridorlarıyla Ankaralılar için çok önemli bir çarşı durumundaydı.

Anafartalar bir çarşı olmanın çok ötesinde bir müze konumunda.. Çarşıya girer girmez sizi karşılayan, neredeyse her koridorunda birer sanat eseri arz-ı endam ederken, önünden geçenler bunun farkında mı? Füreya Koral, Seniye Fenmen, Attila Galatalı, Arif Kaptan, anafartalar çarşısı

Anafartalar Çarşısı iç duvarları sanat dolu

Cevdet Altuğ ve Nuri İyem’in eserleri çarşının iç duvarları, kolonları ve merdiven boşluklarında yer alıyor. Çarşının içindeki seramik, rölyef ve resimlerde insan, doğa, doğadaki dönüşüm süreçleri, evrenin sonsuzluğu ve ay kraterlerinin özellikleri anlatılmış.
Çarşı 10 Kasım 1964 senesinde açılmış. İçindeki eserler de o tarihten beri orada. Eser sahibi sanatçılar, inşaat sürerken sabah günün ilk ışıklarıyla buraya gelip eserlerini yapmaya başlar, gün kararana dek çalışırlarmış. İlmek ilmek, emek emek çalışılarak koca çarşı adeta bir sanat müzesi haline getirilmiş. Bu eserlerin bir örneğinin sadece Fransa’da olduğunu biliyor musunuz? Böylesi önemli eserler bugün ne durumda? Bir dönem kültür ve sanatın başkenti diye gurur duyduğumuz Ankara’nın sakinleri bu eserleri biliyor mu? Bilinmiyorsa iğneyi biraz da kendimize batırıp, bu kıymetli eserleri anlatmaya devam etmeliyiz. Her birey kendi sorumluluğunu bilirse kıymet bilenler artar belki? Kim bilir?..

Anafartalar Çarşısı eserleriÇarşı içinde gezmeye, bu eserleri incelemeye devam ediyoruz. Böylesi kıymetli eserlerin birçoğunun önünde mağazalara ait elbise askıları, çorap seleleri var. Onları bir kenara çekip eserleri görmek isterken esnafın tepkisiyle karşılaşıyoruz. Gezi boyunca Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar mezunu Ressam Demet Köken bize eşlik ediyor ve eserler hakkında bilgi veriyor.

Anafartalar Çarşısı’nın Ulus Çarşısı’na bakan kapısında Attila Galatalı’nın büyük seramik panosu çarşıya girenleri karşılarken, ikinci giriş kapısında Füreya Koral’ın çamur sanatı temeline yatan eseri yer alıyor. Diğer katlarda Füreya Koral’ın daha küçük boyutlu ikişer seramik panosunu, bir başka usta kadın seramik sanatçısı Seniye Fenmen’in ise ikişer çalışmasını görebiliyoruz.. Arif Kaptan, Nuri İyem ve Cevdet Altuğ’un yapıtları ise çarşının birinci, ikinci ve üçüncü katlarındaki kolon ve duvarlarda sergileniyor. Yürüyen merdivenin yanındaki duvarlarda ise Cevdet Altuğ’un duvar rölyefi bulunuyor. Füreya Koral demişken, Ayşe Kulün’in Füreya’sını anımsıyoruz. O meşhur Füreya yoksa sanatçı Füreya’mı? Merak ediyorsak, kitabı okuyalım bakalım, görelim kimmiş?

Anafartalar Çarşısı’nda eski hareketlilikten eser yok.

Fakat esnaf işinin başında. Zemin katla birlikte 5 kattan oluşan çarşının büyük bölümünde gelinlik, abiye ve nişan kıyafetleri satılıyor. Üst katta yabancı ve ucuz ürünlerin satıldığı dükkânlar oldukça hareketli. Onun dışında koridorlar sessiz, eserler ilgisiz ve yalnız.

Türk seramik sanatı açısından bir okul niteliği taşıyan Anafartalar Çarşısı, sadece bu özelliğiyle bile görülmeye değer.

Çanakkale’deki büyük destan olan Anafartalar Zaferi’nden adını alan bu çarşı milletindir. Bir dönem yıkılacağına dair haberler çıkmıştı. Uzun süredir ses yok. Bu duruma dikkat çekmek için çarşı içinde kilitli camekân içinde bir köşe oluşturulmuş. Dünden günümüze fotoğrafların ve çarşı hakkında bilgilerin yer aldığı köşeyle yıkım kararına karşı bir tepki oluşturulmak istenmiş. Dileriz bu karar kaldırılmış olsun. Dileriz şehrin hafızası silinmesin. Dileriz başta Anafartalar Caddesi ve Çarşısı olmak üzere Ulus ve Kızılay bölgesi eski değerine kavuşsun. Cumhuriyet eserleriyle dolu bu bölgelere itibarları geri kazandırılırsa, şehir kimliğini geri kazanır. Aksi halde bu ülkenin başkenti bir AVM çılgınlığında boğulup gider.

Anafartalar Çarşısı’nda gezilip, alışveriş edilen; sonra çıkıp Akman Pastanesinde boza içilen günlere selam olsun.. Yazının sonunu Ayşe Kulin’in o güzel romanından bir alıntıyla getirirken, Anafartalar’ın önünde bir duvara çıkıp Atatürk Heykeli’nin gölgesinde bugünkü Ankara’yı seyre dalıyoruz…

Anafartalar Çarşısı : Güzelliği Adında Saklı yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/anafartalar-carsisi-guzelligi-adinda-sakli/feed/ 0
Sagalassos https://www.turrehberin.com/sagalassos/ https://www.turrehberin.com/sagalassos/?noamp=mobile#comments Sat, 14 Jan 2023 09:05:20 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=6089 Sagalassos Ne yalan söyleyelim, Sagalassos Antik Kenti ile buluşmadan önce buranın bu denli güzel ve ilgi çekici olabileceğini bilmiyorduk. Sagalassos’un, Türkiye’nin en önemli antik kentleri içerisinde, Efes harabelerinden sonra 2. gelmesi de dikkatimi çekmişti. Ancak yine de bu kadarını beklemiyordum. Sagalassos Nedir? Sagalassos Antik Kenti bizce, Türkiye’nin sahip olduğu en önemli antik kentlerin başında gelmekte. …

Sagalassos yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Sagalassos

Ne yalan söyleyelim, Sagalassos Antik Kenti ile buluşmadan önce buranın bu denli güzel ve ilgi çekici olabileceğini bilmiyorduk. Sagalassos’un, Türkiye’nin en önemli antik kentleri içerisinde, Efes harabelerinden sonra 2. gelmesi de dikkatimi çekmişti. Ancak yine de bu kadarını beklemiyordum.

Sagalassos Nedir?

Sagalassos Antik Kenti bizce, Türkiye’nin sahip olduğu en önemli antik kentlerin başında gelmekte. Bunun sebeplerini ilerleyen satırlarda göreceksiniz. Tarihsel anlamda bakacak olursanız, Pisidia bölgesinin en önemli kentlerinden birisidir. Yağmacılık ve soygunculuk ile geçimlerini sağlayan Luwi’lerin, yerleşik hayata geçtikten sonra en gurur duydukları kentleridir. Burada bir parantez daha açalım. Luwi’lerin (veya Luvi’lerin) kendi zamanlarının ilerisinde bir ırk olduğu birçok yazılı kaynaktan (ağırlıklı olarak Hattilerden) doğrulanıyor. Anne, Atta ve Pati kelimelerinin Luvice olduğu ve asıllarının Anni, Atti ve Pati olduğunu öğrenmek benim için de ilginç olmuştu. Luviler aynı zamanda Anadolu’nun en eski yerleşik halklarından sayılmakta. İşte Sagalassos da onların en güzel kentlerinden birisi.

Sagalassos Antik Kenti

Sagalassos Kemer

Sagalassos’a nasıl gidilir sorusunun cevabına gelecek olursak. Sagalassos antik kentine ulaşmak için önce Burdur’un Ağlasun ilçesine gidiyoruz. Oradan da Sagalassos kentinin bulunduğu Ağlasun dağına tırmanışa geçiyoruz. Yolda bizi önce Sagalassos Lodge & SPA oteli karşılıyor. Buradan da yaklaşık 4,5 km sonra şehrin ana caddesi hizasına kurulan seyir terası ve antik kent biletli girişine geliyoruz. Müze kart ile giriş yapabiliyorsunuz. Eğer kartınız yoksa, buradan alabiliyorsunuz. Taurus (Toros)’ların üzerinde bulunan kentin kurulumu 1400-1650 metreleri arasında yer alıyor.

M.Ö 12,000’den

“M.Ö 12,000 yıllarında bölgede toplamacı/avcı insanların varlığı biliniyor. Ancak bu bölgede bir yerleşim ismine ilk olarak Hitit kaynaklarında ve “Salawassa” adı ile rastlandığında tarihler M.Ö. 1400’lü yılları gösteriyor. Hititler bir mektupta “Salawassa”nın Luwi’lerin dağ kalesi olduğunu yazıyor. Sagalassos’un hemen burnunun dibinde (1,9 km ötesinde) Düzen Tepe adı verilen ve aynı döneme tarihlenen ikinci bir şehrin varlığı biliniyor. Her iki kent de aynı şeylerden (tarım ve çömlekçilik) geçimlerini sağlamakla birlikte Sagalassos’daki yapıların zarifliği ve el işçiliği, Düzen Tepe’dekiler ile uyuşamayacak kadar zıt.” Bunlar bizim değil, kazıların yönetimini yapan Prof. Marc WAELKENS’e ait değerlendirmeler.

Kısaca Sagalassos Tarihi

Kısa bir tarihçe verecek olursak, şehir M.Ö 1000’lerde Frigler, M.Ö 700’lerde ise Lidya Krallığı sınırları içerisinde kalıyor.  Daha büyük şehir olan ve Sagalassos’un sadece 1,9 kilometre ötesinde bulunan Düzen Tepe’nin işsiz kıldığı Sagalassos’lu gençler Pers krallarının paralı askeri olarak savaşmaya başlıyor. Şehir, nihayetinde Perslerin emri altına giriyor. İşte tam da bu dönemde şehrin Grek kültürü ile ilişkisi başlıyor. Büyük İskender’in M.Ö 332 yılında oldukça zorlanarak ele geçirdiği Sagalassos ve boyun eğmez halkı bu tarihten itibaren farklı bir değişime uğruyor. Suriyeliler (Seleucid) ve Bergamalı Attalid’ler tarafından işgal edilse de M.Ö 2. Yy.’da komşu şehir Düzen Tepe tamamen boşalırken, yaşamına devam etmesini biliyor.

Roma devreye giriyor

M.Ö 133 yılında ise Roma’nın emri altına giriyor. Ancak Sagalassos’u her şeyden öte etkileyen şey, Roma’nın getirdiği düzen ve huzur oluyor. Oldukça geniş tarım alanına hükmetmeye başlayan Sagalassos, Zeytin ve tahıl üretimi ile, Büyük Roma’nın ticaret ortaklarından biri haline dönüşüveriyor. Sagalassos’un çömlekçiliği de gelişmeye ayak uyduruyor ve Roma sınırlarında aranan bir ticari mal haline geliyor “Sagalassos kırmızı kil çömlekleri”. Önce Hellenleşen, ardından Romalı olan Sagalassos’un en büyük değişimi, M.S. 400 lerde şehrin Hristiyanlığı kabul etmesi olmuş.

M.S. 500’lerde ilk depremi yaşayan Sagalassos’un düşüş dönemi M.S. 550’lerde yaşanan salgın hastalık ile belirginleşiyor. Ciddi nüfus kaybına uğrayan şehir, kendini düzeltmeye çalışırken M.S. 590’da gerçekleşen ikinci büyük deprem ile kaderine boyun eğer ve İskender Tepesi olarak adlandırılan kısımda ufak bir nüfusun köye dönüşmüş yaşamına kalır. M.S. 1250’lerde ise, zaten bugünkü Ağlasun’a yerleşip, kervansaray ve hamam kuran Selçuklular tarafından tamamen yıkılır.

Gelelim Sagalassos Kalıntılarına

Bundan sonra doğa görevini yapar ve şehir unutulur. Ta ki 1706 yılında XIV. Louis’in görevlendirdiği Paul Lucas’ın buradan geçerken keşfetmesine kadar. Ancak buranın Sagalassos olduğunu 1824 yılında F.V.J. Arundell belirlemiş. O dönem, en iyi korunmuş Roma kenti ünvanını da kazanan Sagalassos, 1800’lerin sonunda Efes, Bergama ve Milet’in bulunmasıyla bir anda tekrar unutulmuş. Modern kazılar 1972 yılında başlasa da esaslı çalışmalar 1991’de Profesör Walkeens ile başlamış ve halen devam etmekte.

Bulutların Kenti Sagalassos, dokunulmamış hali ile bölgenin son 10,000 yılına ışık tutarken, biz de size, buraya gelince göreceklerinizi kısaca anlatalım. Biz kısaca anlatacağız ama siz gezerken en kısası 1 en uzunu ise yaklaşık 4 saat sürecek bir yürüyüş yapacaksınız. Yanınızda su mutlaka bulunsun. En azından Helenistik çeşmeye kadar idare edecek kadar. Orada buz gibi kaynak suyundan doldurursunuz.

Sagalassos Şehir Maketi

Gezmeye başlayalım

Gezmeye başladığınız nokta, aynı zamanda da giriş noktası olan şehrin Doğu kanadı. Buradan girdiğinizde şehri bir anlamda ikiye ayıran ve Necropolis’e yani mezarlıklara giden yol üzerinde olacaksınız.

Sagalassos Odeon

Yolda 100-150 metre ilerledikten sonra sağınızda Odeon’u (Kapalı Tiyatro/ No:8) göreceksiniz. Buranın ilk yapımına başlanma zamanı olarak M.Ö 27-M.Ö 14 yılları arası İmparator Augustus zamanı olduğu belirlenmiş durumda. Ancak bitişi M.S. 200’lere kadar gitmiş. Doğu kapısı halen ayakta. Batı kapısı artık yok. Odeon yaklaşık 1500-2000 kişilik. Kesin bir bilgi yok çünkü tüm oturma taşları geç-antik dönemde sökülmüş. Bugün gördüğünüz hali M.S. 6. Yy’a ait görüntüsü. Büyük ihtimalle, bina tamamlandıktan sonra, belediye meclisi toplantıları da burada yapılmış. 3 metrelik bir heykel olduğu düşünülen Tanrıça Demeter’in heykelinin baş kısmı bugün Burdur Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.

Sagalassos hamam panoramik

Sırtınızı Odeon’a verip…

Odeon’a sırtınızı verip Güney tarafa baktığınızda gözünüzün önüne gelen kısım Roma hamamı ve İlk hamamdır. (No:9) Burası, bu şehri önemli kılan noktalardan bir tanesi. Çünkü buradaki ilk hamam, tipik bir İtalyan hamamıdır. Emsal örneğine Pompeii’de rastlanmakta. Bu hamam İmparator Augustus döneminde M.S 10-30 yılları arasında yapılmış. En önemli özelliği ise, Anadolu’da bulunan Roma hamamlarının en eskisi olması. İmparator Augustus döneminde buraya Güney İtalya’dan savaş gazileri yerleştirildiği için böyle bir hamamın yapılmış olabileceği düşünülüyor.

Hamamın Mermer Salonu veya İmparatorluk Salonu ise devasa heykellere sahipmiş. Bugün bunlardan bazıları parça parça da olsa Burdur Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Hristiyanlık ile birlikte, bu noktada da bazı değişiklikler yaşanmış. Hatta heykellerin bir kısmı kireç elde edebilmek için Sagalassos terk edilirken yakılmış.

Burada yol sizi bir tercihe mecbur bırakacak. Ya yoldan yürümeye devam ederek Stadyum ve Nekropollere doğru gideceksiniz, ya da sonradan konulan metal bir merdivenden inerek kendinizi alt agorada bulacaksınız. Biz önce yoldan yürüyerek Kuzey ve Batı Nekropollerine gittik.

Batı Nekropolü

Batı Nekropolü, Stadyuma (No:17) uzanan yol üzerinde yolun sağında kalan kısımda bulunan lahitlerin bulunduğu yaklaşık 5 hektarlık alanmış. Kuzey Nekropolü ise dağın neredeyse düz olan taş yüzeyine yontularak yapılmış, geneli Hristiyanlık öncesi küllerin gömüldüğü ufak kaya mezarlarından oluşuyor. Ölülerin yakılması sonucu kalan kemikler ve küller bir kap içinde kaya mezarlara yerleştirilerek üzeri taşla kapatılırmış.

Mezarlığın olduğu yerde ibadet yeri de olmalı değil mi?

İşte buradan, kaya mezarlarını karşımıza alıp sağ yoldan devam edince hafif bir yokuşu tırmanıp kule gibi bir yere (No:14/Kuzey Heroon)ve önünde bulunan Dor Tapınağına (No:16) gelmiş olacaksınız. Tapınak Dor tarzı yapılan bir tapınak. Heroon ise şehrin önde gelenlerini hatırlamak adına yapılan anıt eserler. Kimi zaman bu kişilerin mezarları da bu heroonlarda bulunurmuş. Buradaki oldukça önemli birisi olmalı zira çok güzel bir işçilik ile yapılmış. Duvar üzerindeki işlemeler ve kişinin heykelinin baş kısmı yine Burdur Arkeoloji Müzesinde. Daha sonra şehir duvarı ile birleştirilip kule olarak da kullanılmış.
Sagalassos Çeşme

Yol sağa doğru kıvrılarak sizi Üst Agora’ya getirecek (No:12) Burada, Sagalassos’un belki de en önemli eseri olan Antoninler Çeşmesi (No:13) Şehrin ilk Hristiyan bazilikası ve eski belediye meclisi olan Aziz Mikael Bazilikası (No:15) ve meclis binasını (No:11) göreceksiniz.

Macellum

Buranın bir kademe altında ise Macellum (No:10) yani gıda pazarı bulunuyor. Üst Agora özellikle depremlerden sonra, Pazar yeri olarak kullanılmaya başlanmış.

Sagalassos Helenistik Çeşme
Sagalassos Neon Kütüphanesi

Doğu kanadına devam ettiğiniz zaman önce Helenistik bir çeşme ve hemen yanında, buranın çatılı tek binası göze çarpıyor(No:19). Çatılı bina aslında burada bulanan Neon Kütüphanesini korumak için yapılmış. Kütüphaneyi yaptıran Neon ve Hristiyanlar tarafından sanatı yıpratılmış olsa da Truva Savaşı kahramanı Achilles’i resmeden sanatçı Dioskoros, isim ve imzalarından ötürü günümüze ismini duyurabilmiş durumda. Kütüphanenin tabanındaki yarık ise 2. depremin izlerini bize sergiliyor.

Sagalassos Antik Tiyatro

Helenistik çeşmeden suyunuzu içip bu muhteşem kütüphaneyi de gezerek tepeye tırmanmaya devam ederseniz karşınıza dünyanın en yüksek alanına yapılan antik tiyatro çıkacak. (No:20) İmparator Hadrian, Sagalassos’u tüm Psidia’nın kült kenti ilan edince, buraya 9,000 kişilik tiyatro yapılmış. Biz de bu tiyatroya bakıp, şehrin nüfusu 30-35 bin olmalı diye düşünürken, yerel halkın sadece 5000 kişi olup, tiyatronun Pisidia’dan gelenler için yapıldığını öğrendiğimizde şaşırmıştık.

Buradan şehre bakmak size muhteşem bir görüntü sunacak.

Yokuştan aşağı

Yokuş aşağıya devam ettiğinizde kendinizi tekrar hamamların olduğu noktada bulacaksınız. Merdivenler ile aşağıya indiğinizde Hadrian Çeşmesi, Apollon Tapınağı, Aşağı Agora, Tiberium Kapısı, Sütunlu cadde, Erken Bizans Surlu yol ve güney giriş kapısı ile Hadrian ve Antoninus Pius Kült alanına geleceksiniz. İşte bu bölge, 600 – 1300 lü yıllar arasında, yani şehrin ikinci deprem sonrası terkedilip köye dönüştüğü dönemden, köyün Selçuklular tarafından yıkıldığı döneme kadar insanların yaşadığı bölge.

Tüm şehri gezdiğiniz takdirde, değişik dönemlerin ve karma ırkların yaşadığı bu şehirde yaşanmışlıkları daha net anlayabiliyorsunuz. Ufak bir kaleden Roma’nın ticaret ortağı lüks bir şehre, oradan da yıkık harabe bir köye dönüşüm. Hatta yüzyıllar süren unutulmuşluk. Yaşamın anlık olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz.

Sonuç olarak

Konaklama için kuşkusuz tercihiniz Sagalassos Lodge olmalı. Bu kadar huzurlu bir oteli, böylesine güzel bir ortamı, normal bir zaman ve yerde bulmak zorken, böyle bir yerde bulmak ayrı bir mucize. Sadece Sagalassos için değil, kafa dinlemek için bile gidilecek bir yer.

Özellikle yaz aylarında ve yine özellikle hafta içlerinde giderseniz, hem otel hem de antik kent için rahat bir gezi yapabilirsiniz.

Fotoğraflar : Çağrı Sağlık, Tuğrul Sağlık

Sagalassos yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/sagalassos/feed/ 3
Göbeklitepe https://www.turrehberin.com/gobeklitepe/ https://www.turrehberin.com/gobeklitepe/?noamp=mobile#comments Tue, 04 Jan 2022 08:45:10 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=13449 Göbeklitepe Göbeklitepe, Şanlıurfa’nın yaklaşık 22 km uzaklığında bulunan Örencik Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Aslında 1963 yılından beri, varlığı bilinen ama pek araştırılmamış ve değerinin farkına varılamamış bir yer. İlk araştırmalar yüzey araştırması olarak yapılıyor. Yani tarihi ve hatta antik parçaların toprak üstünde bulunması şeklinde 1963 yılında başlıyor. O dönem bu bölgede bir şeylerin olabileceği …

Göbeklitepe yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Göbeklitepe

Göbeklitepe, Şanlıurfa’nın yaklaşık 22 km uzaklığında bulunan Örencik Köyü sınırları içerisinde yer alıyor. Aslında 1963 yılından beri, varlığı bilinen ama pek araştırılmamış ve değerinin farkına varılamamış bir yer. İlk araştırmalar yüzey araştırması olarak yapılıyor. Yani tarihi ve hatta antik parçaların toprak üstünde bulunması şeklinde 1963 yılında başlıyor. O dönem bu bölgede bir şeylerin olabileceği not ediliyor. Toprak kazıldığı taktirde altında bir şeyler olabileceği belirleniyor. Ne yazık ki, o tarihlerde yapılan bu çalışma yeterli bir önem arz etmediği için, Göbeklitepe’nin tüm dünyaca bilinirliği, ancak 1994 yılında Alman Arkeolog Klaus Schmidt tarafından yapılan araştırma ile geliyor. Klaus Schmidt, daha önce Anadolu’da yaptığı çalışmalarda ama özellikle Nevali Çori olarak adlandırılan bölgedeki kazılarda rastlanan buluntulara denk yapıların olabileceğini öne sürüyor. Çok kısa sürede ise, bu tahminlerinde haklı olduğu ortaya çıkıyor.

Göbeklitepe Neyi İfade Ediyor

Göbeklitepe’yi anlamak için size kısa bir bilgi vermemiz gerekiyor. Buradaki buluntular bizi Çanak Çömlek Neolitik Çağ dönemine bağlıyor. Normalde bu dönem, insanların yeni yeni tarım ve hayvancılık ile uğraşmaya başladığı bir dönem. Kısaca yerleşik hayata ve ticarete başlandığı bir dönem olarak görebiliriz. Ancak Göbeklitepe bir yerleşim alanı veya bir köy değil. Buradaki buluntular ise en azından şimdilik, yakın çevrede bu tür bir yerleşimin olmadığını göstermekte. Elimizdeki ispatlanmış tek gerçek, çıkan buluntuların bizleri M.Ö 10,000’li yıllara götürdüğü. Yani günümüzden yaklaşık 12,000 yıl önce yaşamış insanların bize bıraktıkları bir miras. Bu miras ile birlikte bildiğimiz insanlık tarihi tekrar yazılmak zorunda kalacak. Bu nedenle, artık Atatürk Barajı suları altında kalan Nevali Çori gibi, insanlık tarihi için çok önemli bir nokta diyebiliriz.

Burayı Nasıl Gezmelisiniz?

Göbeklitepe, arabanıza atlayıp, gidip görebileceğiniz bir yer değil. Tabii ki fiziksel olarak böyle bir şey yapabilirsiniz ancak böyle yaparsanız gördüğünüz hiçbir şeyi anlayamayacağınızın garantisini verebiliriz. Her şeyden önce burayı gezmek için Şanlıurfa’ya geldiğinizde, ilk gitmeniz gereken yer Şanlıurfa Arkeoloji ve Haleplibahçe Mozaik Müzesi. Adından da anlaşılacağı gibi burada iki ayrı müze sergi alanı var. Arkeoloji müzesini mümkünse bir tur eşliğinde ve işini iyi bilen bir rehberin anlatımıyla gezilmeli. Böylece Göbeklitepe’yi gördüğünüzde, neye baktığınızı çok daha iyi anlayacaksınız. Biz bu konuda şanslıydık. Rehberimiz, bölgeyi çok uzun süredir bilen ve bu bölgede çalışan, aynı zamanda bir Sanat Tarihçisi olan Cenk Bulut olunca, sorduğumuz her sorunun cevabını alarak gezdik.

Balıklıgöl Heykeli

Bu arada, Şanlıurfa Müzesi içerisinde yer alan ve en az Göbeklitepe kadar önemli olan bir başka şey ise Balıklıgöl Heykeli. Bu heykele verilen bir başka isim ise Urfa Adamı.

Balıklıgöl Heykeli, tabanda açılan bir deliğe oturtulacak şekilde. Yüz hattı belirgin, göz kısmı obsidian ile süslü. Neolitik dönemden yani yaklaşık olarak 11,500 yıl öncesinden bize bakıyor. Heykel dünyanın bulunan en eski gerçek boyutta yapılmış heykeli olarak anılmakta. 1.80 metre yüksekliğindeki heykelde dikkat çeken bir özellik ise, ellerinin duruşu. Eller, hem Göbeklitepe hem de Nevali Çori’dekiler gibi yandan sarkıp önde birleşiyor. Erkeklik organın da detaylandırıldığı heykel, tarihte var olan ilk Tanrının bir Tanrıça yani dişi olduğu bilgisini de şüpheli kılıyor. Yani insanların inandığı ilk Tanrı, şimdiye kadar bilindiği gibi bir dişi değil, bir erkek olma ihtimali çok daha yüksek. Bu müzede Göbeklitepe de bulunan bir çok kalıntıyı da görme şansınız var. Tabii açıklamaları ile beraber.

Şanlıurfa Müzesindeki Göbeklitepe

Müzedeki Göbeklitepe dememizin asıl nedeni, Göbeklitepe’yi ziyaret edemeyecek olsanız bile, orada göreceğiniz kalıntıların kopyalarının, müze içerisinde de sergileniyor olması. Hatta, kalıntıları görecek dahi olsanız, bu müzeye yine de gelmelisiniz. Çünkü Göbeklitepe’de gezebileceğiniz alan doğal olarak sizin içerisine girmenizi engelleyecek şekilde yapılmış. Ancak müzede, birebir kopyalarının arasında, kafanızda onlarca soru ve meraklı gözlerle gezebilme şansınız var.

Göbeklitepe Müze

Göbeklitepe hakkında bilinenler

Bunca ön ve yan bilgi verdikten sonra, size artık Göbekli’yi anlatmanın zamanı geldi. Daha iyi anlayabilmeniz için verdiğimiz bilgilerin sizi sıkmadığını umarak, asıl bilgilere geçebiliriz.

Göbekli bir tapınak mı?

İlk bulunduğu zaman akla ilk gelen şey, buranın bir tapınak veya ritüel alanı olduğu yönündeydi. Hatta Dünyanın en eski tapınağı keşfedildi diye düşünüldü. Zira benzer bir yapı olan Stonehenge de tam olarak ne olduğu bilinmeyen bir yerdi. Gerçi orası Göbekli’den yaklaşık 4500 yıl sonra yapılmıştı. Sonradan Stonehenge için mezarlık olduğu görüşü ağırlık kazandı. Göbekli ise bir tapınak izlenimi vermekten çok, bir toplanma alanı hüviyetinde. Buraya tapınak gözüyle bakmak, buradan çıkanlara ters düşüyor. Herhangi bir sunak veya adak alanı olmaması, kazı esnasında adak olarak sunulan canlı kalıntılarının olmaması da, tapınak olmama ihtimalini arttırıyor.

Buranın inşaatı nasıl gerçekleşti?

Her şeyden önce, Göbeklitepe’de bulunan taşların, hemen etrafta bulunan taşlardan olduğunu söylemek gerek. Yani özellikle T şeklindeki taşlar, yatay halinde etraftaki taşlardan yontularak yapılıp buraya taşınmışlar. Bir diğer önemli nokta ise, en büyük dairesel yapının, en eskisi olması. En derin noktadan yüzeye doğru gelindikçe, bu dairesel yapılar hem küçülüyor, hem de T taşların boyu kısalıyor. Üzerlerindeki işçilik de daha gelişigüzel bir hal alıyor. Kısaca en eski yapı en güzel ve en büyüğü.Göbekli ufak daire

Göbeklitepe’yi yapanlar burada mı yaşıyorlardı?

Hayır. En azından şimdilik bilinen gerçek, etrafta bir yerleşim izi ve mezarlığa rastlanılmamış olması. O dönemde insanlar daha ufak topluluklar halinde ve avcı/toplayıcı şeklinde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Zaten burayı önemli kılan nokta, ufak topluluklar halinde yaşayanların bir araya gelerek, belkide yüzlerce taş ustasının ve işçinin, ihtiyaçlarını karşılayarak burayı yapmalarına imkan sağlamaları. Bu çok ciddi bir hiyerarşi ve çalışma düzeni gerektiriyor.

T Taşlar neyi ifade ediyor?

Göbeklitepe’de bulunan T şeklindeki taşların insanları temsil ettiği söylenmekte. Zaten bunu taşlara bakınca da anlayabiliyorsunuz. Taşların yan kesimlerinden ön taraflarına geçen, kol ve el motifleri var. Ancak Balıklıgöl Heykelini yapabilenlerin neden T taşlara insan yüzü yapmadıkları bir başka tartışma konusu. Gerek alanın değişik yerlerinde gerekse T taşlar üzerinde hayvan motiflerine rastlıyorsunuz. Ancak bunlar, mitolojik yaratıklar değil. Tamamı bu bölgede yaşayan vahşi hayvanların motifleri. Belki bir güç, belki de koruma anlamı ifade etsin diye konulmuş olabilirler. Daha önceleri buranın üstü açık bir alan olduğu düşünülse de, özellikle D Yapısı olarak adlandırılan dairenin gerek tabanı gerekse duvarlarındaki sıvaların iyi korunmuş olması, üstlerinin kapalı olarak inşa edildiğini göstermekte. Yani bu daireler, ortada bulunan 2 büyük ve yanlarda bulunan 10 kadar daha küçük T taşları kullanılarak tepeleri kapatılmış alanlardı.

Göbeklitepe’de T taşların haricinde ne bulundu?

Göbeklitepe’de bulunanlar daha çok buradaki üretim ve tüketim faaliyetlerine yönelik şeyler. Etraf alanda çok sayıda taş işçiliği ile ilgili kullanılan malzemelerin bulunması, buradaki heykel ve taşların yine burada yapıldıklarına işaret ediyor. Bunun haricinde yine çok fazla miktarda avlanmış hayvan kemikleri bulunmuş durumda. Tamamı et tüketimi için avlanan hayvanlar bunlar. Yani ehlileştirilmemiş olanlar. Bunun yanı sıra yine yemek için toplanmış bitki kalıntıları da bulunmakta. Daha da önemlisi, hacimleri 160 litreye kadar ulaşan ve içinde bira tutulduğu düşünülen büyük kaplar var. Kapların bilimsel incelemesi sonucunda alkollü içecek barındırdığı düşünülüyor. Tüm bunlar buranın bir anlamda şölen etkinlikliklerine de ev sahipliği yaptığı izlenimini oluşturuyor.  Doğum yapan kadın

Bir başka dikkat çekici nokta ise, tüm Göbeklitepe alanı içerisinde, kadın şeklinde bir heykel, çizim veya kadınlar ile ilgili bir malzeme olarak tek bir taş üstü kazılmış figür bulunmuş olması. Bu figürde çok net bir şekilde bacakları iki yana açılmış kadın motifi var. Cinsel organ bölümünde ise dışarıya doğru çıkmakta olan bir şeyler çizilmiş. Bunun bir doğum sahnesi olma ihtimali var. Eğer öyle ise, dünya tarihinin en eski doğum sahnesini gösteren bir kalıntı olduğunu söyleyebiliriz. Bu kalıntıyı Şanlıurfa Müzesinde görebilmektesiniz.

Göbeklitepe terk mi edildi?

Yazının başlarında da belirtildiği gibi, aslında bu alan, genel olarak değişik zaman dilimlerinde, aynı amaç için üst üste yapılmış bir yapılar topluluğu. Burada geçen zaman dilimi ise binlerce yıl olarak ölçülüyor. Bir dairenin üstüne veya yanına, değişik zaman dilimlerinde daha küçük olmakla birlikte başkaları eklenmiş. En üst katmanlara gelindiğinde ise, T taşlar daha küçük. Bu taşların üstlerinde bulunan motifler ise daha özensiz yapılmış durumda. Arkeologlar bu durumu, bu alanın önemini gittikçe yitirmesinden dolayı giderek küçülen yapıların, daha az emekle inşa edildiği şeklinde açıklamaktalar.

Göbeklitepe Hayvan Heykelleri

Bunun yanı sıra, Göbeklitepe’deki bu dairelerin tamamının bilinçli bir şekilde, önce içleri temizlenip, ardından üstlerinin toprakla örtüldüğü düşünülüyor. Hatta arkeologlar, bu sebeple, burayı yapan veya kullananlara ait kalıntıların bulunamadığını düşünüyorlar.

Yakın noktalarda bir yerleşim yerinin olmaması, burayı bir sebeple bir toplanma alanı olarak düşündürüyor. Yerleşim yerlerinin büyüyerek nüfuslarının artması sonucu, bu tür toplanma alanlarının ortak bir nokta yerine, yerleşim yeri yakınına yapıldığı ve bu sebeple Göbeklitepe’nin kullanımının giderek azaldığı görüşü öne sürülüyor. Bu az kullanım nedeniyle en son noktada, üstünün tamamen kapatıldığı ve unutulmaya terk edildiği düşünülüyor.

Ancak yerel halk için burası her zaman kutsiyet arz eden bir tepe olarak anılmış.

Sonuç olarak

Göbeklitepe, bir kaç yıl öncesine kadar gerek yerli gerekse yabancı turistin pek bilmediği bir yerdi. Günümüzde gerek Bakanlık gerekse turizm paydaşları tarafından yapılan çalışmalar ile hak ettiği üne kavuşmakta. Henüz tam bilinirlik seviyesine ulaştığı söylenemez. Ancak yapılan çalışmalar önümüzdeki bir kaç yıl için daha umut verici. Buluntular hem tüm dünya, hem de Türkiye için son derece önemli. Onun hakkında bizim burada yazdıklarımız dahil, şu ana kadar bilinen her şey, burada veya başka bir alanda yapılacak yeni bir keşifle, tamamen yanlış bir duruma düşebilir. Ama sonuç olarak, UNESCO Dünya Mirası Listesi içerisine giren bu tarihi yeri mutlaka görmeniz gerekir diyebiliriz.

Göbeklitepe yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/gobeklitepe/feed/ 3
Bir Kültür Elçisi: Ulvi Sinan Dişli https://www.turrehberin.com/bir-kultur-elcisi-ulvi-sinan-disli/ https://www.turrehberin.com/bir-kultur-elcisi-ulvi-sinan-disli/?noamp=mobile#comments Sat, 07 Mar 2020 11:20:28 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=13688 Bir Kültür Elçisi: Ulvi Sinan Dişli İşini severek yapan Ulvi Sinan Dişli gibi insanları ayrı bir severiz. Yaptığı iş her ne olursa olsun, her yaptığına değer katan, toplumlara fayda sağlayan ve ilham kaynağı olan insanlar vardır. Biz bu yazımızda sizi Hopa Müzesinin olma sebebi olan, böyle biriyle tanıştıracağız. Fakat önce hikâyenin sahnesi olan güzel ilçeyi …

Bir Kültür Elçisi: Ulvi Sinan Dişli yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Bir Kültür Elçisi: Ulvi Sinan Dişli

İşini severek yapan Ulvi Sinan Dişli gibi insanları ayrı bir severiz. Yaptığı iş her ne olursa olsun, her yaptığına değer katan, toplumlara fayda sağlayan ve ilham kaynağı olan insanlar vardır. Biz bu yazımızda sizi Hopa Müzesinin olma sebebi olan, böyle biriyle tanıştıracağız. Fakat önce hikâyenin sahnesi olan güzel ilçeyi tanıyalım.

Karadeniz’in en doğusunda yer alan güzel ilçe Hopa’dayız. Hopa bir liman kenti olmanın etkisiyle her dönem ilgi odağı olmayı başarmış. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve sınır geçişinin aktif olmasından sonra artan ticari canlılık, günümüzde Gürcistan ile vizesiz seyahatin mümkün olması sebebiyle iyice artmış. Hopa’nın bir köyü olan Sarp’ta bulunan sınır kapısından sadece kimliğinizle Batum’a geçiş yapabiliyorsunuz. Bu durum turizm yoğunluğunun Hopa’dan Batum’a kaymasına neden olmuş. Turizmin bir bölge için önemli kaynaklar arasında başı çektiğini göz önüne alırsak bu kayıp milli servet kaybını da beraberinde getirmekte. Bir bölgenin turist çekmesi için birçok etken var. Doğa güzelliği, tarihi yapılar, deniz-güneş, müzeler vs. Günümüz gezi anlayışının tarih-kültür ekseninde geliştiğini düşünürsek, müzelerin bir şehrin kimliğinde ne derece önemli olduğunun farkına varabiliriz.

Biz bu yazımızda bir müzenin bir şehrin kalbi olduğunu ispatlayacağız. Geçmişine sahip çıkmayan milletlerin tarih sahnesinden yok olup gitmeye mahkûm olduğunu unutmayalım. İşte bu noktada geçmişin sadece ‘geçmiş’ değil, geleceği aydınlatan bir unsur olduğunu hatırlıyoruz. Biz Turrehberin olarak bir şehre, ilçeye veya bölgeye gittiğimizde, önce oradaki müzeleri araştırıyor, öğreniyor ve gidiyoruz. Müzeler o kültüre giriş kapısının en somut anahtarıdır. İşte Hopa Müzesi’nin emektarı, fikir babası Ulvi Sinan Dişli de Hopa’nın kültürel anahtarını Hopalılara armağan eden bir kahramandır. Gelin bu güzel insanı biraz daha yakından tanıyalım.

Ulvi Sinan Dişli

Ulvi Sinan Bey, Hopa’nın Başköy köyünden. Doğma büyüme buralı. Tam bir memleket sevdalısı. Hikâyesini kendi ağzından dinlemek için konuşuyoruz. Öyle akıcı, dinamik ve içten anlatıyor ki…Gözümüzün önünde canlandırarak dinliyoruz. Ulvi Bey 10 yaşındayken babası iş için Almanya’ya gider. Bu durum çocuk Ulvi için kabul edilemez ağırlıktadır. Babasını limandan uğurlayıp eve döner ve hıçkırarak saatlerce ağlar. Bu duruma çok üzülen annesi, evde sessizce duran eski sandığa yönelir. Sandıkta, aile için çok önemli olan dededen kalma tüfek saklıdır. Annesi bu tüfeği çocuk Ulvi’ye verir ve işte o anda küçük yüreğe antika sevgisinin ilk ateşi düşer.. Yıllar geçer ve çocuk Ulvi büyür. 18 yaşında Almanya’ya gitmek için çok sevdiği Hopa’sından ayrılırken baba topraklarına bir daha bakar ve o lafı söyler: “Hopam ben senden nasıl kopam”. İşte bu cümle genç Ulvi Sinan’ın memleketine tekrar döneceğinin, kültürel değerlerine sıkı sıkıya bağlılığının işaretidir.

45 sene yurtdışında yaşayan Ulvi Sinan Bey, bu süreçte Hopa’yı hiç unutmamış. Bu süreçte gerek yurtdışında, gerekse yurtiçinde antikacıları dolaşmış, eski eşyalara ulaşmış ve satın almış. Bu tutku yılar geçtikçe çoğalmış. 45 senenin sonunda Hopa’ya döndüğünde ise Hopa Müzesi’nin kurulmasına öncülük etmiş. O dönemki belediye başkanı rahmetli Nedim Cihan’ın bu konudaki katkıları göz ardı edilemez. Kavakdibi mevkiindeki eski ve harap şekildeki bina belediye tarafından onarılarak bugünkü haline getirilmiş. Ve böylece 2017 senesinde Hopa Müzesi kapılarını ziyaretçilerine açmış. Ulvi Sinan Dişli’nin çabalarıyla toplanmış 5 binden fazla eşya bu binada sergilenmeye başlanmış. 58.5 (yavru vatanı böyle tabir etmiş) ülke gezdiğini söyleyen Ulvi Bey, nereye gitse eski eşyaların izini sürmüş. İşte tüm bu eşyalar ve daha fazlası Hopa Müzesi’nde tarihin kapılarını aralıyor..

Hopa Müzesi

Biz Hopa Müzesi’ni Temmuz 2019’da gezdik. Gezimiz sırasında Ulvi Sinan Bey’le bir de çekim yaptık. Bizce çok faydalı olan bu çekim 3 bölümden oluşuyor. Ulvi SinanBey tipik bir Hopalı. Heyecanlı, iyi niyetli ve faydalı işlerin peşinden koşuyor. Çok güzel anlatımıyla şahane bir çekim günü yaşadık. Müzede temelde Hopa halkının kullandığı ve yaptığı ürünler sergileniyor. Müzeye girer girmez müze binasının eski halinin bir fotoğrafını görüyoruz. Bu harap bina, Hopa Belediyesi ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (Doka)’nın desteğiyle bugünkü halini almış.

Ulvi Bey konuşmamızın başında çok anlamlı bir cümle kuruyor: 40 yıllık dağınık hayallerimi, devletin ve Hopa Belediyesi’nin desteğiyle burada toparlayıp sizlere sunma fırsatını buldum, diyor. Gerçekten çok doğru. Bu müzede koca bir ömrün hayali gizli. Ve bir bölgenin tüm anıları, eşyaları, gelin kızların hayalleri, çocukların oyuncakları, gemicilerin hatıraları… Neler var..Bir köşede 1937 senesinden kalma veresiye defteri gözümüze ilişiyor. Sayfalarında hem Osmanlıca hem yeni alfabe Türkçe yazılar var. Aynı bölümde Hopa’da ilk camii kurulduğu dönemde, imamın getirdiği Ku’ran-ı Kerim sergileniyor. Hopa için önemli gelir kaynağı olan çayın işlendiği Çay Fabrikası’na ait kart basma makinesi ve o dönem kart basan Hopalıların isimlerini de görüyoruz. Fabrikada kullanılan eşyaları, postanede mektup tartmak için kullanılan tartının hikâyesini de heyecanla tüm detaylarıyla dinliyoruz.

Şehir Müzeleri, şehrin hikayesidir.

Müzedeki eşyaların tamamı Ulvi Bey’in çabasıyla elde edilmiş. Ulvi Bey bu noktada ikili ilişkilerinden büyük fayda gördüğünü dile getiriyor. Eşyaların sadece %10’u bağış, %3’ü getirip hibe edenlerden oluşuyor. Eşyaları müzeye teslim edenlere de çok kıymet veriyor ve ‘bana bunları kim getirdiyse bunlar o kişilerindir’ diyor. Öyle kıymet bilen hali var ki, bir nesile örnek olmasını diliyoruz..Müzeyi gezdikçe gözümüze aşina gelen o kadar çok eşya görüyoruz ki..İbrikler, tavalar, mutfak eşyaları, bavullar, telefonlar, kol saatleri, örtüler, gelin çeyizleri.. Saymakla bitmez, öyle güzel eşyalar var ki.. Bir köşede 130 senelik bir sandalye gözümüze çarpıyor. Hikâyesini öğreniyoruz: Bir adamın 4 kızdan sonra bir oğlu olmuş, bunun şerefine oğluna özel bir sandalye yapmış. Sandalyenin yanında bir de ahşap süslemeli beşik görüyoruz. Beşiğin hikâyesi de benzer: Adamın 4 erkek çocuktan sonra bir kızı olmuş, bu süslü beşiği de kızının şerefine yaptırmış. Bu örnekten de gördüğümüz gibi bölgede kız-erkek çocuk ayrımı yok. Çok mutlu oluyoruz.

Diğer tarafta köşede bir camekânın içinde sergilenen kol saatlerindeki detay ilgimizi çekiyor. Lazca’da saatin ‘ora’ demek olduğunu öğreniyoruz. Aynı zamanda vakit-zaman anlamlarında da kullanılan ‘ora’nın bir saatin markası olduğunu da şaşırarak görüyoruz.

Ulvi Sinan Bey’le müzeyi gezdikçe, hikâyeleri dinledikçe kendisine bir kez daha hayran oluyoruz. Her eşyanın geçmişini anlatıyor, hiçbir detayı es geçmiyor. Bu muhteşem hafızaya ve anlatıma hayran olarak müzeyi gezmeye devam ediyoruz. 300 yıllık bir geçmişe sahip olan bina 3 katlı ve 16 odadan oluşuyor. Bina Rus işgali döneminde hastane olarak kullanılmış. Gezerken bu müzenin maliyeti hakkında konuşalım diyoruz. Ulvi Bey, ‘bu müzenin maliyeti nedir derseniz, bunun rakamsal bir karşılığı yok’ diye cevaplıyor.

Hopa’nın hikayesi: Hopa Şehir Müzesi

Hopa Müzesi’ndeki her eşyanın bir hikâyesi var. İnanır mısınız tek tek her eşyanın hikâyesi anlatılıyor ve biz büyük keyifle dinliyoruz. Bir müze geziyorsunuz ve o müzenin kurucusu sizlere emeklerini anlatıyor. Eşsiz bir tecrübe, Hopa Müzesi sırf bu yönüyle bile benzerlerinden farklı olduğunu ispatlıyor. Eşyaların hikâyelerini dinlerken çok farklı detaylar öğreniyoruz. Yöredeki mutfak eşyalarının özelliklerini, evlerin dış kapılarında neden sepet asıldığını, boş güğümü gören kaynanaların nasıl sinirlendiğini ve kalabalık ailelerde yemek düzenini tüm detaylarıyla öğreniyoruz. Bir diğer köşede bir gemicinin eşyalarını, hemen yanında 1930’lu yıllarda açılan ortaokula tayin olan öğretmenin kira karşılığı ev sahibine verdiği takılarını görüyoruz.

Bir duvarda asılı beyaz üzerine mavi desenli emaye kapları görüyoruz. Kaplarda ilginç olan hepsinin yarısından kesilmiş olmaları. Merak ediyoruz, hikâye çok ilginç: 1960 yılında Hopa’da Termik Santral açılıyor. Santralin inşaatına Almanya ve Hollanda’dan işçiler geliyor ve gelirken beraberinde eşyalarını da getiriyorlar. O dönem lojmanlarda kalan işçiler, işleri bitip dönecekleri zaman bu eşyaları orada dostluk kurdukları Hopalılara bırakıyorlar. Müzede sergilenen kap-kacakları da o dönemki bekçiye bırakmışlar. Bekçi de iki çocuğuna bırakmış. Bekçinin çocuklarına en büyük nasihati de, “siz kardeşsiniz ve neyiniz varsa yarıya bölün” olmuş. Ne güzel ki, 2 kardeş babalarını dinlemiş. Müzedeki bu eşyaları bile o dönem ikiye bölüp paylaşmışlar.

Ulvi Bey de bu ilginç anıya sahip eşyaları müzenin en güzel yerinde sergilemiş. Bir tarafta şamdanlar göze çarpıyor. Mum ve şamdanın bölgede kullanılmaya başlanması da Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da yaralandığı dönemde, Rum kızlarının mağarada mum ışığında yaralarını sardığı zamanlara dayandığı rivayet ediliyor. Ulvi Bey, Hopa’nın bir mahallesinde Balmumcu soyadının hâkim olduğunu da hatırlatıyor.

Her türlü yaşam, her türlü anı

Müzenin en keyifli bölümlerinden biri de mutfak bölümü. Tasarruflu ibrikler, baklavaya ölçüyle şerbet dökmek için kullanılan kaplar, tulumba tatlısı yapmak için kullanılan şırınga şeklinde büyük aletler, ilk makarna makineleri, 1800’lü yıllardan kalma tütün kesme makineleri ve içinde eksik olan kaşıklar. Neden eksik? Evlenmek isteyen genç kızlar, mutlu evliliği olan insanların evlerinden kaşık çalarlarmış ki kendileri de mutlu bir evlilik yapabilsin. Böyle farklı yaşam öyküleriyle tamamlanan eşyaların en yenisi 70 senelik. Ulvi Sinan Dişli, bu müzenin aynı zamanda bir kültür evi olduğunu özellikle vurguluyor. Nesilden nesile, dönemden döneme aktarılması ise en büyük ideali.

Müze binası Hopa’nın Kavakdibi diye adlandırılan eski mahallesinin tam ortasında. Hopa Limanı’nın hemen karşısındaki bölge 19 yüzyıldan kalma camii ile de dikkat çekiyor. Dikdörtgen mimari şekle sahip camiinin kitabesi bulunmadığı için net bir bilgi edinemiyoruz. Fakat camiinin etrafında çok sayıda eski mezar başlığı göze çarpıyor. Müzeye doğru giderken bu detayları da görmenizi tavsiye ediyoruz.

Hopa’ya ulaşım çok kolay. Önceki yıllarda en yakın havalimanı Trabzon’da iken, artık THY ile Batum üzerinden Hopa Limanı içinde yer alan terminale ulaşmanız çok daha kolay. Terminalden çıktıktan sonra 5 dakikalık bir yürüyüşle Hopa Müzesi’ne ulaşacaksınız. Haftanın her günü açık olan müzeyi gezdikten sonra bölge hakkında çok daha fazla bilgi edinmeniz mümkün. Bize kalırsa önce müzeyi, sonra Hopa’yı gezin.

Biz Ulvi Sinan Dişli’yi çok sevdik. Tarihine, kültürüne ve yöresine böylesi sahip çıkan bu güzel insanla tanışmak büyük mutluluk; sizlere tanıtmak da görevimizdi. Hopa Müzesi’ne yolunuzu düşürün, bizden selamlar götürün ve yeşilliler içindeki bahçesinde Ortahopa Mahallesi’nin sakin havasını koklayın. Sonra Bucak mahallesine doğru bir yürüyüş yapın, çarşıya inince iskeleye karşı bir demli çay için..

Nice güzel keşiflere…

Gonca SAĞLIK

Bir Kültür Elçisi: Ulvi Sinan Dişli yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/bir-kultur-elcisi-ulvi-sinan-disli/feed/ 2
Pasaport nasıl alınır, pasaport harçları ve pasaport randevusu https://www.turrehberin.com/pasaport-nasil-alinir-pasaport-harclari-pasaport-randevusu/ https://www.turrehberin.com/pasaport-nasil-alinir-pasaport-harclari-pasaport-randevusu/?noamp=mobile#respond Tue, 24 Jul 2018 07:45:04 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=10452 Pasaport nasıl alınır Bu yazımızda sizlerin, “Pasaport nasıl alınır?”, “Pasaport harçları ne kadardır?” ve “Pasaport randevusu nereden ve nasıl yapılır?” sorularına cevap vereceğiz. Yıllara göre değişkenlik gösterse de, bu yazıyı sürekli olarak güncelleyeceğiz. Yazımız içerisindeki resmi linkler üzerinden devletin pasaport başvuru sitesine de yönlendirme yapacağız. Halen güncel olan bilgi olarak, nüfus cüzdanları ile Gürcistan, Ukrayna …

Pasaport nasıl alınır, pasaport harçları ve pasaport randevusu yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Pasaport nasıl alınır

Bu yazımızda sizlerin, “Pasaport nasıl alınır?”, “Pasaport harçları ne kadardır?” ve “Pasaport randevusu nereden ve nasıl yapılır?” sorularına cevap vereceğiz. Yıllara göre değişkenlik gösterse de, bu yazıyı sürekli olarak güncelleyeceğiz. Yazımız içerisindeki resmi linkler üzerinden devletin pasaport başvuru sitesine de yönlendirme yapacağız.

Halen güncel olan bilgi olarak, nüfus cüzdanları ile Gürcistan, Ukrayna ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne giriş yapabiliyorsunuz. Ancak Ukrayna için yeni nüfus kağıdına (çipli olan) sahip olmanız gerekli. Bu ülkelerin haricindeki tüm ülkelere girerken, en az 6 ay geçerli (uçuş günü itibarıyla) bir pasaporta ihtiyacınız var. Pasaportlar süre olarak 6 ay, 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl ile 4 ve üstü yıllar olmak üzere en fazla 10 yıllık olarak alınabiliyor. Alınan süreye göre değişen pasaport ücretleri her yıl yenilendiğinden, ilk defa pasaport alanlara ve pasaportunu yenileyecek olanlara tavsiyemiz alabildikleri en uzun süreli pasaportu almaları olacak.

Pasaport başvurusu nereye yapılır

Eskiden, şehirlerdeki il ve ilçe emniyet müdürlüklerine yapılan başvurular, 2 Nisan 2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, İl ve ilçe Nüfus Müdürlükleri üzerinden verilmeye başlandı. Bu yeni uygulama ile Nüfus Müdürlükleri, Pasaport, Nüfus Cüzdanı ve Sürücü Belgesi için başvurulan noktalar olarak görevlendirildi. Buralarda oluşabilecek kalabalıkları önlemek amaçlı bir randevu sistemi de geliştirildi. Artık pasaport almak için randevu almak zorundasınız.

Pasaport Randevusu Nasıl Alınır

Pasaport randevusu alabilmek için iki ayrı yol belirlenmiş durumda. Bunlardan ilki ALO 199 telefon hattını arayarak şahsi veya aile olarak pasaport almaya yönelik bir görüşme sonucunda randevunuzu almak. Bizim burada anlatacağımız ikinci yol ise internet üzerinden, Nüfus Genel Müdürlüğü’nün ilgili web sitesi ile randevu almak. Web sitesine ulaşmak için lütfen tıklayınız.

Siteye girdiğinizde öncelikle sitenin açılış sayfasından Pasaport yazan kısma tıklamanız gerekecek.

Burada karşınıza Yeşil Pasaport, Gri Pasaport ve Bordo Pasaport seçenekleri çıkıyor. Yeşil Pasaport üst düzey Devlet Memurları ile belirli kıstaslar altında olmak şartıyla aileleri içindir. Gri Pasaport Devlet görevi ile yurtdışına çıkış yapacaklara ait pasaporttur. Kalan herkes Umuma Mahsus olan bordo pasaport seçeneğine tıklamalı.

Karşınıza bir uyarı mesajı çıkacak. Bu mesajda kısaca, randevuya gelmeden önce, pasaport bedelinin belirtilen kurumlara ödenmesi ve ödeme makbuzunun randevu esnasında beraberinizde getirilmesi gerektiği söyleniyor. “Okudum” kutucuğunu işaretleyerek devam ediyorsunuz. Bu sefer pasaportu Türkiye’den mi yoksa yurt dışından mı alacağınız sorusuna cevap vermeniz lazım. Ardından T.C Kimlik Kartı olup olmadığı soruluyor. Ona da cevap verdikten sonra başvuru merkezinizi seçme noktası geliyor.

Burada ise başvuruyu kendiniz için mi yoksa aileniz için mi yaptığınız soruluyor. Gerekli bilgileri girerek, hangi il ve hangi ilçe biriminden randevu almak istediğinizi tercih ediyorsunuz. Aşağıdaki kısma T.C Kimlik Numarası, Ad, Soyad ve ekranda görünen kodu girip devam tuşuna basıyorsunuz. Güvenlik sorularını cevaplayıp, iletişim bilgilerinizi girdikten sonra size e-posta ile bir doğrulama kodu geliyor. Bu doğrulama kodunu 15 dakika içinde ekranda görülen yere yazıp devam ettiğinizde, randevu sistemine geçmiş oluyorsunuz.

Pasaport harçları ne kadar

Pasaport harçları, her sene devletin değerli evrak ücret zammı ile değişen bir ücretlendirme sistemine bağlıdır. Aldığınız pasaportun süresine göre de değişiklik söz konusu. Bu yüzden, pasaport alırken, alınabilecek en uzun süreli pasaportu almak daha mantıklı. 10 Yıllık pasaportu alarak 10 yıl boyunca gerçekleşecek olan zamlardan kurtulmuş olursunuz. Özellikle her sene her hangi bir sebepten yurt dışına çıkacaksanız, çok daha kârlı bir iş yapmış olursunuz.

 

Tabloda da görüldüğü gibi, 1 yıllık pasaport 308.80 TL’ye alınıyorken, 10 yıllık pasaport 764.00 TL’ye alınabiliyor. 10 yıl içerisinde 3 kere pasaport yeniler iseniz, 10 yıllık bir pasaporta vereceğinizden çok daha fazla para ödemiş olursunuz.

Pasaport harçları nereye yatırılır

Pasaport harçlarını Maliye Bakanlığı veznesine veya anlaşmalı bankalara yapabiliyorsunuz. Anlaşmalı bankaların herhangi bir şubesine gittiğinizde, vezneye kaç yıllık pasaport almak istediğinizi söylediğinizde ve ilgili rakamı verdiğinizde bir makbuz verecekler. O makbuz önemli ve randevu esnasında istenen belgeler içerisinde.
Anlaşmalı bankaları ise aşağıdaki listede görebilirsiniz.

• AKBANK T.A.Ş.
• AKTİF YATIRIM BANKASI A.Ş.
• ALBARAKA TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş.
• ALTERNATİFBANK A.Ş.
• ANADOLUBANK A.Ş.
• ARAP TÜRK BANKASI A.Ş.
• CITIBANK A.Ş.
• DENİZBANK A.Ş.
• BURGAN BANK A.Ş.
• FİBABANKA A.Ş.
• FİNANSBANK A.Ş.
• HSBC BANK A.Ş.
• ICBC TURKEY BANK A.Ş.
• ING BANK A.Ş.
• KUVEYT TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş.
• ODEA BANK A.Ş.
• PTT Şubeleri,
• ŞEKERBANK T.A.Ş.
• T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.
• TURKISHBANK A.Ş.
• TURKLAND BANK A.Ş.
• TÜRK EKONOMİ BANKASI A.Ş.
• TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI A.Ş.
• TÜRKİYE GARANTİ BANKASI A.Ş.
• TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş.
• TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş.
• TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI T.A.O.
• VAKIF KATILIM BANKASI A.Ş.
• YAPI VE KREDİ BANKASI A.Ş.
• ZİRAAT KATILIM BANKASI A.Ş

Pasaport Başvurusunda istenen belgeler

Umuma Mahsus (Bordo) Pasaportlar için istenen belgeler:

1) Nüfus Cüzdanı, T.C. Kimlik Kartı veya geçici kimlik belgesinin aslı
2) Harç ve cüzdan bedeli makbuzu
3) 2 adet biyometrik fotoğraf
4) Öğrenci belgesi (Harçsız pasaport talep edenler için)
5) Ergin olmayanlar veya kısıtlılar için muvafakat belgesi
6) Varsa eski pasaport

Hizmet Damgalı (Gri) Pasaportlar için istenen belgeler:

1) Nüfus Cüzdanı, T.C. kimlik kartı veya geçici kimlik belgesinin aslı
2) 2 adet biyometrik fotoğraf
3) Pasaport defter bedelinin ödendiğine dair dekont
4) Görev onayı ve talep formu
5) Öğrenime devam eden çocuklar için öğrenci belgesi
6) Ergin olmayanlar veya kısıtlılar için muvafakat belgesi
7) Varsa eski pasaport
8) Engelli olan çocuklar için sağlık raporu.

Hususi Damgalı (Yeşil) Pasaportlar için istenen belgeler:

1) Nüfus Cüzdanı, T.C. kimlik kartı veya geçici kimlik belgesinin aslı
2) 2 adet biyometrik fotoğraf
3) Pasaport defter bedelinin ödendiğine dair dekont
4) Hususi damgalı pasaport talep formu (Emekli veya çekilme nedeniyle hususi damgalı pasaport başvurusunda bulunan hak sahiplerinden talep formu yerine bir defaya mahsus mensubu bulunduğu kurum tarafından düzenlenmiş unvanı ve kadro derecesini gösterir resmi belge istenir.)
5) Öğrenime devam eden çocuklar için öğrenci belgesi
6) Ergin olmayanlar veya kısıtlılar için muvafakat belgesi
7) Varsa eski pasaport
8) Engelli olan çocuklar için sağlık raporu.

Böylelikle “Pasaport nasıl alınır?” sorusu başta olmak üzere, pasaport randevusu ve pasaport harçları konusunda verebileceğimiz bilgilerin sonuna geldik. Özetlemek gerekirse, önce ALO 199 veya websitesi üzerinden randevunuzu alıyorsunuz. Ardından pasaport harç bedelinizi size uygun bir noktadan ödüyorsunuz. Sonrasında ise istenen belgeler ile birlikte randevunuza gidiyorsunuz. Pasaport Randevusu saatinizi kaçırmamanız gerekiyor. Verilen saati kaçırdığınız taktirde, zamanında gelenlerin işlemleri bittikten sonra size bakıyorlar. Ancak bu oldukça riskli.

Konuyla ilgili sorularınız olursa, yorumlar kısmına yazmanızı rica ederiz. İlginizi çekerse Pasaport Tarihi ile ilgili yazımıza da bir göz gezdirebilirsiniz.

İyi gezmeler dileriz.

Pasaport nasıl alınır, pasaport harçları ve pasaport randevusu yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/pasaport-nasil-alinir-pasaport-harclari-pasaport-randevusu/feed/ 0
En ucuz uçak bileti nasıl bulunur? https://www.turrehberin.com/en-ucuz-ucak-bileti-nasil-bulunur/ https://www.turrehberin.com/en-ucuz-ucak-bileti-nasil-bulunur/?noamp=mobile#respond Fri, 06 Apr 2018 13:30:53 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=9648 En ucuz uçak bileti nasıl bulunur? Arkadaşlarınız çatır çatır gezerken sizin aklınız “En ucuz uçak bileti nasıl bulunur?” sorusuyla uğraşıyorsa, hiç sıkılmadan aşağıdaki tavsiyelerimize göz atın. Seyahat etmek planlı olmayı gerektiren bir iş. O yüzden de biraz uğraşmanız gerekecek. Gelin hep beraber, sizin için en ucuz uçak biletini bulalım. 1) Bilgisayarda Gizli Arama Yapın Bugün …

En ucuz uçak bileti nasıl bulunur? yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
En ucuz uçak bileti nasıl bulunur?

Arkadaşlarınız çatır çatır gezerken sizin aklınız “En ucuz uçak bileti nasıl bulunur?” sorusuyla uğraşıyorsa, hiç sıkılmadan aşağıdaki tavsiyelerimize göz atın. Seyahat etmek planlı olmayı gerektiren bir iş. O yüzden de biraz uğraşmanız gerekecek. Gelin hep beraber, sizin için en ucuz uçak biletini bulalım.

1) Bilgisayarda Gizli Arama Yapın

Bugün artık yolcuların büyük kısmı, biletlerini alırken havayolu şirketlerinin İnternet sayfasına girip arama yaparak alıyor. Havayolu şirketleri ise bu alışkanlıkla teknolojiyi birleştirip, karlılıklarını arttırmak istiyorlar. Bu nedenle eğer belirli bir tarih ve yer için birden fazla kere bilet araması yaparsanız, her seferinde fiyatın artması ile karşı karşıya kalacaksınız. İşte tam da bu yüzden, internet üzerinde arama yaparken “Gizli Sayfa” açarak arama yapın. Böylece bu hileden kurtulursunuz.

2) Uçuş arama motorlarını kulanın

Uçuş arama motorları artık yeni bir teknoloji değil. Ancak kendilerini sürekli yenileyerek ek özellikler kazanıyorlar.  Skyscanner ve Momondo gibi arama motorları iyi sonuçlar verebiliyor. Biz hem arama, hem de satın alma için Turna‘yı kullanıyoruz. Sadece promosyon değil, puan kazanmak ve kredi kartına taksit gibi imkanları ile, Turna birden fazla kere kazandırmış oluyor.

3) En ucuza uçabileceğiniz günü bulun

Seyahat ederken esnek olmak çok önemli. O yüzden en ucuza uçabileceğiniz günü bulmaya çalışın. Turna‘da bunun için site üzerinde gidiş geliş tarihlerinizi ayarlayabileceğiniz bir skala da bulunmakta.

4 ) LCC (Düşük Bütçeli Taşıyıcı) taşıyıcılar ile uçmaya başlayın

Aynı çıkıştan aynı hedefe uçan firmaların hepsi lüks olmayı hedeflemez. Kimisi sadece hizmete odaklanır. THY ile Anadolu Jet, buna en güzel örneklerden. Dolayısıyla siz de, uçtuğunuz bölge için uygun olan küçük ama ekonomik olan firmaları tercih edin.

5) Ara bağlantıları ayrı almayı deneyin

Havayolları değiştirerek veya ara bağlantı uçuşunu ayrıca alarak uçak biletinden kara geçme imkanınız çok yüksek. Mesela İstanbulKuala LumpurLangkawi uçacaksanız, İstanbul – Kuala Lumpur’u ayrı, Kuala Lumpur – Langkawi’yi ayrı almaya çalışın.

6) Kara veya demiryolu bağlantıları dikkate değer

Kimi zaman kalabalık ve popüler bir havalimanı yerine, yakınlardaki az kullanılan bir havalimanına inerek, aradaki yolu tren veya otobüs ile almak çok daha ucuz fiyat almanızı sağlar. Özellikle de indiğiniz ufak havalimanı etrafı size güzel gezi imkanları da sunarsa.

7) Ucuza yönelin

Şimdiye kadar hep gitmek istediğiniz yere göre arama yaptınız. Bu sefer fiyata göre arayalım. Eğer seyahat tarihiniz esnek değilse, o tarihlerde en uygun uçulacak noktaları bulmaya çalışın. Bakalım nerelere promosyon var.

8) Sabahın körü, gecenin zifiri

Çok ters zamanlarda olan uçuşlar, ister istemez daha uygun fiyatlar verirler. Maliyeti kurtarmak gerek ne de olsa. Özellikle bir noktaya birden fazla uçan havayolları bunu çok uygular. Çok erken veya çok geç bir saatte seyahat edin. Kârda olacaksınız.

9) Puan Toplayın

Gerek havayollarının sadık müşterilerine uyguladıkları sistemleri kullanarak, gerekse Turna gibi firmaların puanlarını toplayarak çifte ücretsiz bilet kazanma şansınız var. Değerlendirin.

10) Erken Rezervasyon

Erken rezervasyon her zaman iyidir. Gerek firmalar, gerekse müşteriler hep sever. Ancak yapılan bir araştırma, uçuş tarihine 6 hafta kalan rezervasyonların daha uygun fiyatlı olduğunu göstermiş. Denemekten zarar gelmez.

11) Pazartesi al – Cuma Uç

Her ne hikmetse, pazartesi günleri uçakların bilet fiyatlarının en düşük olduğu günler olarak dikkat çekiyor. Tabii sürekli dolu olan rotalar için konuşmuyoruz. Gerçi onlarda bile fiyatlar düşebiliyor. Pazartesi sendromunu değerlendirip biletinizi Pazartesi alırsanız ve aldığınız bilet herhangi bir Cuma günü içinse ucuza aldınız denebilir. Çünkü kimse işten çıkıp Cuma günü uçmayı istemez.

12) VPN Kullanın

VPN denilen sistem, sizin internete nereden girdiğinizin belli olmasını engelleyen sistem. Bu sistemi kullanırsanız, havayollarının değişik bölgeler için uyguladıkları pahalı fiyatlardan kurtulup, daha uygun fiyatlarından faydalanabilirsiniz. Çünkü havayolları ülkelere veya bölgelere göre farklı fiyat politikaları uygular.

 

 

En ucuz uçak bileti nasıl bulunur? yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/en-ucuz-ucak-bileti-nasil-bulunur/feed/ 0
Bitcoin ve Altcoin Dünya Turizmi İçin Kurtarıcı Olabilir Mi? https://www.turrehberin.com/bitcoin-altcoin-dunya-turizmi/ https://www.turrehberin.com/bitcoin-altcoin-dunya-turizmi/?noamp=mobile#comments Fri, 12 Jan 2018 14:22:57 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=9064 Bitcoin ve Altcoin Dünya Turizmi İçin Kurtarıcı Olabilir Mi? Bitcoin ve Altcoin isimlerini bu sıralar sıklıkla duymaya başladık. Özellikle geçen sene Bitcoin’in bir anda parlaması ve diğer Altcoin’leri de kendisiyle beraber değerli hale getirmeye başladı. Tabii bu herkese ama öncelikle para kazanmak isteyenlere sanki bir umut kapısı oldu. İlk başlarda pek bilinmezken, devletler fazla müdahale …

Bitcoin ve Altcoin Dünya Turizmi İçin Kurtarıcı Olabilir Mi? yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Bitcoin ve Altcoin Dünya Turizmi İçin Kurtarıcı Olabilir Mi?

Bitcoin ve Altcoin isimlerini bu sıralar sıklıkla duymaya başladık. Özellikle geçen sene Bitcoin’in bir anda parlaması ve diğer Altcoin’leri de kendisiyle beraber değerli hale getirmeye başladı. Tabii bu herkese ama öncelikle para kazanmak isteyenlere sanki bir umut kapısı oldu. İlk başlarda pek bilinmezken, devletler fazla müdahale etmiyordu. Ancak kullanım oranı ve alanı arttıkça, sistem ile ilgili ciddi uyarılar ve hatta kimi devlet yönetimlerinden yasaklar bile gelmeye başladı.

Kısaca, Kripto para birimi olarak adlandıracağımız bu sistemde, yüksek şifreleme algoritmaları ile şifrelenmiş birimlerin, elektronik ortamda oluşturulan hesap ve cüzdanlar aracılığıyla transferi ve el değiştirmeleri durumu söz konusu. Bu pek tabii hırsızlıkları ve diğer sıkıntıları da beraberinde getiriyor ama konumuz o değil.

Turizm ile Kripto Paralar Nerede Buluşur?

Bildiğiniz gibi turizmde ciddi bir miktar paranın sürekli dolaşımı söz konusu. Özellikle uluslararası yapılan programlar, toplantılar, grup gezileri, bireysel geziler ve bunlar için yapılan her türlü uçak, otel ve yerel turlar, kendi para biriminizden hariç bir para birimi ile ödeme yapmayı gerektiriyor. 2016 yılında Amerika Kıtaları, Avrupa, Afrika ve Asya kıtalarının en fazla turist çeken ilk 10 ülkelerinin, gelen turistten kazandıkları para 904.7 Milyar dolar olmuş. Bu sadece ülke içerisinde hizmet veren kurumlara ödenen miktar.

İşte tam da burada, turizmin en büyük problemlerinden birisi olan, uluslararası para gönderimi ve komisyonları ile, para birimleri arası kur farkı kayıpları bulunuyor. Dünya ortalaması olarak %3 uluslararası para transferi komisyon ücreti, %3’de kur çevirim komisyonu kaybı olarak hesapladığımız taktirde bu rakam %6’ya çıkıyor. Turizm sektörünün sadece bu iki işlemden yıllık 55 Milyar dolar kaybı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye söz konusu ise bu rakam yıllık yaklaşık 1.1 milyar dolar.

Nasıl bir sistem oluşur?

Turizm sistemine dahil olan uluslararası otellerin, acentelerin ve havayollarının kendi ülkelerinden kendi para birimleri ile kripto para aldıklarını ve bunların tek bir para biriminde birleştiğini, böylelikle ödemelerin sistem üzerinden ve kayıpsız yürüdüğünü düşünsenize. Bu elektronik para biriminin sadece uluslararası turizm çalışan birimlerce kullanılacağını da ekleyelim. Böylelikle turistlerin otel ve uçak biletlerini almak üzere eskiden olduğu gibi acentelere yönelmesi de sağlanmış olacaktır.

Sistemin eksisi ne?

Şu an bilinen eksiler özellikle güvenlikle ilgili. Tabii tüm uluslararası otel, ulaşım ve acente birimlerinin sistemin içerisine girmesi de zaman alacaktır. Bir de devletlerin bundan vergi alıp almayacağı da meçhul. Ancak tüm bunlar sistem açılana ve genişleyene kadar çözümlenebilecek şeyler. Ama bundan 50 yıl önde, tüm dünyada ödemelerin kağıt para yerine plastik bir kart ile yapılacağını söylediklerinde de böyle bir bakış açısı oluşmuştur sanırım.

Sonuç olarak tartışılması gereken çok noktası olsa da, sistemin yavaş yavaş buraya gitmekte olduğunu kabul etmek ve kendimizi buna göre konumlandırmamız gerekir.

 

 

Bitcoin ve Altcoin Dünya Turizmi İçin Kurtarıcı Olabilir Mi? yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/bitcoin-altcoin-dunya-turizmi/feed/ 2