Rüstem Paşa Camii
Rüstem Paşa Camii, Mimar Sinan tarafından yapılan ve özellikli camilerden birisi. Tahtakale’de Hasırcılar Çarşısı içerisinde bulunan cami, Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış. İşin ilginç yanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan, 17 yaşına bastığında evlendirilmek istendiğinde, iki damat adayı çıkıyor. Birisi Diyarbakır Valisi olan Rüstem Paşa, diğeri ise o zamanlar 50 yaşında ve evli olan Mimar Sinan. Hürrem Sultan’ın da talebiyle, entrikacı ve rüşvetçi olarak bilinen Rüstem Paşa Mihrimah Sultan’ı almış. Mimar Sinan ise bu aileye camiler yapmış. Rüstem Paşa Camii’nin en önemli özelliği ise çinileri. Neredeyse her tarafı çiniler ile örülmüş olan caminin çinileri, Osmanlı dönemi çini sanatının en kaliteli ve güzel örneklerinden. Maalesef Rüstem Paşa Camii’nin son cemaat yeri çinileri yangın, deprem, bozulma ve hırsızlıktan ötürü fazlasıyla zarar görmüş.
Kendisini sürekli geliştiren ve neredeyse her eserinde yeni bir mimari atılım yapan Mimar Sinan, Rüstem Paşa Camii’nde de yine yenilikçi bir özellik kullanmıştır. Bu cami, sekiz destekli merkezi kubbeli camilerin ilk örneğini oluşturuyor. Bu sekiz desteğin dört tanesi dikdörtgen ve giriş ile kıble kısmında duvara bitişik iken kalan dördü sekizgen bir şekilde ortada duruyor.
Rüstem Paşa Camii Tarihi
Cami, gerek eski İstanbul içindeki bulunduğu yer gerekse mimarının ve banisinin ünlü kişiler olması sebebiyle halkın ilgisini her zaman çekmiş bir camidir. 1660 yılındaki büyük yangında ve 1766 yılındaki büyük depremde fazlasıyla hasar almış ve ardından yenilenmiş. Camiye gelir olması amacıyla yapılan Büyük Rüstem Paşa Hanı (Büyük Çukur Han) ve Küçük Rüstem Paşa Hanı (Küçük Çukur Han) ise çok fazla müdahale görmüş halde işlevlerini devam ettirmekte. Rüstem Paşa Camii son yıllarda da detaylı bir yenileme işlemine tabii tutulmuştur.
Cami, uzunca bir süredir gerek yerli gerekse yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. İçindeki çinilerin renkleri ve çini ustalarının muhteşem eserlerini gördüğünüzde bu ilginin sebebini kolaylıkla anlıyorsunuz. İstanbul’a yolunuz düşerse, üstelik bir de Fatih taraflarına gitmişseniz, buraya uğramadan geçmemeniz gerekiyor. Bugün İstanbul’un keşmekeşliğinde bir mücevher bulmuşçasına sizi cezbedecek bir yer.