Antik KentlerTürkiyeÜlke/Şehir Rehberi
Trend

Bafa Gölü, Kapıkırı Köyü ve Herakleia Antik Kenti

Bafa Gölü, Kapıkırı Köyü ve Herakleia Antik Kenti

Bafa Gölü kıyısında bulunan Kapıkırı Köyü, ki aynı zamanda Herakleia Antik kenti olan alan, gerçekten zamanın durduğu ender güzel noktalardan birisi. Şimdiye kadar, özellikle de son dönemde ilgi çeken bir nokta olsa da, neredeyse hiç dokunulmamış bir antik kent.

Bafa gölü, aslında deniz kenarıymış. Yani bugün Kapıkırı köyü diye bildiğimiz nokta, o dönemlerde bir sahil yerleşimi imiş. Türkiye‘nin değerini tam bulamamış yerlerinden birisi burası.

Herakleia Antik Kenti

İlk Çağ coğrafyacısı Strabon, bu bölgedeki Beş Parmak Dağları’na o dönemde “Latmos” dendiğini, bu sebeple buradaki kente ve körfeze de Latmos kenti ve Latmos körfezi dendiğini belirtmiş. Evet o zamanlar buralar körfezmiş. İlk kent ile ilgili bulgular M.Ö 800’lere dayansa da, kuruluş tarihi ile ilgili bir bilgi yok. M.Ö 400’lerde Halikarnassos Valisi Mausolos kenti almış. Başlarda Kybele inancına sahip halk, şehir el değiştirdikçe farklı inançlara da geçmiş. Nitekim M.Ö 300’lerde Helen yönetiminin de etkisiyle yeniden inşa edilen kente Grek mitolojisindeki Herakles’ten ötürü Herakleia adı verilmiş. Şehir M.Ö 133’te Bergama Krallığına, ardından da Roma İmparatorluğu’na dahil olmuş. Yaklaşık 2000 yıl önce ise, Büyük Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlar, şehri denizden koparmış. Bataklık ve buradan kaynaklı hastalıklar nedeniyle şehir hem önemini, hem nüfusunu hem de zenginliğini kaybetmiş.

Kapıkırı Köyü

Gelelim Kapıkırı Köyüne. Köy bugün oldukça tenha bir köy diyebiliriz. Bulunduğu alan, antik kentin tam üstü. Köye girişte yol ikiye ayrılıyor. Birisi sahil tarafına doğru götürürken, sağdan gittiğiniz taktirde köy içine ve eski pazar yerine varıyorsunuz. Köyün evleri, evlerden daha büyük kayalar arasına sıkışmış durumda. Pazar yerine geldiğinizde etrafta size bir takım hediyelikler ve ürünler satmak isteyen teyzeler ile karşılaşacaksınız.

Herakleia aslında günümüz modern şehir planlamasının atası olan Hippodomik planlı bir kent olsa da, köyün yerleşimi sebebiyle bunu pek fark edemiyorsunuz. Hatta köy yaşantısı antik kenti bir nebze gizliyor bile denebilir. Kapıkırı İlkokulunun hemen yakınında bulunan tepeye inşa edilen Athena tapınağı, en önemli eserlerden birisi. Bir diğer ilgi çeken yapı ise Agora duvarı. Bunun haricinde Bouleuterion, Roma Hamamı, Tiyatro, Nymphaion ve tapınak gibi yapılar olsa da, bunların çoğu viran durumda.

Kaya mezarları olarak tabela ile de belirtilen bölgede ise Nekropol bulunmakta. Gerçi köy içinde çeşitli yerlerde bu tür mezarlar bulunmakta. Toplamda 2500 kadar mezar olduğu söyleniyor.

Antik kentin yeniden keşfi

M.S 7. yy.’da, antik kent, Hristiyan keşişler tarafından yeniden keşfedilmiş. Bölgede birden fazla manastır kurulmuş. Bizans kalesi de yine bu döneme ait. Hristiyan dönemi kalıntıları genel olarak 7-12. yy. tarihleri arasına tarihleniyor. Kapıkırı köyünden yaklaşık 5 saatlik bir yürüme ile çıkılan Stylos Manastırı bunların içinde en önemlilerinden birisi. Gölkaya köyünden gidilen ve tabela ile de gösterilen Yediler Manastırı da, nispeten daha basit bir yoldan bir saatlik bir mesafede.

Bafa Gölü

Başlı başına bir doğal güzellik olan Bafa Gölü ise üzerindeki adalar ile henüz canlanmakta olan turizme katkı sağlıyor. Bu adaların bir kısmında sur ve manastır kalıntıları da bulunmakta. Kıyılarında ki köylerden tekne kiralayarak gezebiliyorsunuz. İkiz Adalar, görsel olarak da en ilgi çeken noktalardan birisi. Üzerinde Meryem Ana Manastırı bulunan ikiz adaların küçüğü, yanındaki koruma kalesi olan büyük ada ile birlikte anılıyor.

Hayalet Ada

Kapıkırı Köyünün hemen karşısındaki Hayalet Ada ise üzerindeki Manastır ve sur kalıntıları ile çok güzel bir dinginlik sunuyor. Adaya tekneyle yanaşmak hayli zor. Denize yakın kısımda bulunan Menet Adası‘nda ise antik bir köy yerleşimi ve manastır var.

Bu bölgede konaklama için kullanılan, daha çok yerel halkın pansiyon olarak işlettiği evler bulunmakta. Tabii ki balıkçı restoranları da bu mekanın vaz geçilmezleri içerisinde. Eğer yolunuz Kapıkırı köyüne düşerse, odun ateşinde yapılmış çayını mutlaka için.

Biz gezerken zevk aldık. Umarız siz de bir gün yolunuzu buradan geçirirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu