Istanbul arşivleri - Turrehberin.com https://www.turrehberin.com/istanbul/ Her an elinizin altındaki rehber Thu, 24 Aug 2023 09:08:30 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://www.turrehberin.com/wp-content/uploads/2016/07/cropped-favicon-32x32.jpg Istanbul arşivleri - Turrehberin.com https://www.turrehberin.com/istanbul/ 32 32 Kanlıca Gezi Yazısı https://www.turrehberin.com/yogurt-almaya-kanlica-ya/ https://www.turrehberin.com/yogurt-almaya-kanlica-ya/?noamp=mobile#respond Thu, 24 Aug 2023 08:57:49 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=16276 Kanlıca’ya Yoğurt Almaya… Kanlıca gezi yazısı yazmamız için canımızın Kanlıca Yoğurdu çekmesi gerekti. Eğer siz de yoğurt seviyorsanız gelin bizi takip edin. Yazımızda size hem yoğurdunu hem de Kanlıca’yı tanıtalım. Kanlıca nerede diyecek olanlar için hemen söyleyelim. Kanlıca Beykoz’da. Beykoz’un meşhur semti Kanlıca boğazın havası en temiz bölgesi. Hatta bir rivayete göre ismini de bu …

Kanlıca Gezi Yazısı yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Kanlıca’ya Yoğurt Almaya…

Kanlıca gezi yazısı yazmamız için canımızın Kanlıca Yoğurdu çekmesi gerekti. Eğer siz de yoğurt seviyorsanız gelin bizi takip edin. Yazımızda size hem yoğurdunu hem de Kanlıca’yı tanıtalım. Kanlıca nerede diyecek olanlar için hemen söyleyelim. Kanlıca Beykoz’da. Beykoz’un meşhur semti Kanlıca boğazın havası en temiz bölgesi. Hatta bir rivayete göre ismini de bu sebepten almış. Osmanlı sultanlarından biri emir vererek İstanbul‘un havası en temiz semtinin bulunmasını istemiş. Vezirlerden biri her semte kanlı et bulunan direklerin asılmasını ve en geç bozulan etin olduğu direğin havası en temiz semt olacağını söylemiş. Etlerin bozulmadığı tek sahil burası olmuş. Bu nedenle de ismi Kanlıca olmuş. Bu hikâye bir rivayetin ötesine geçemese de havasının temizliği tamamen gerçek.
Kanlıca Camii

Semt, FSM Köprüsü’nün Anadolu ayağında yer alıyor. Tarihi çok eskiye dayandığı için bölgede çok sayıda camii, çeşme, konak ve yalılar bulunuyor. Bu yapılardan en önemlisi iskelenin hemen yanındaki İskender Paşa Camii’dir.1560 yılında inşa edilen Camii günümüzde halen hizmet vermekte. Bir yeri keşfetmenin en önemli detayı sokaklarında yürümektir. Kanlıca, Arnavut kaldırımlı ve çiçeklerle bezenmiş sokaklarıyla sizleri karşılıyor.

kanlica-konak-turrehberin
Çeşit Çeşit Kanlıca Yoğurdu
Yoğurtçu Kafe Kanlıca
Kanlıca İskele

Semtin Simgesi Kanlıca Yoğurdu

Semtin simgesi hiç şüphesiz Kanlıca Yoğurdu. İneklerin beslendikleri otların özeliği nedeniyle sütün rengi pembeye çalıyor. Doğal olarak o sütten yapılan yoğurt da pembemsi bir renkte. Müdavimleri genelde bol kaymaklı yoğurdun üzerine pudra şekeri dökerek yiyor.  Kendi zevkinize göre üzerine dondurma koyabilir veya tadını değiştirmeden sade de yiyebilirsiniz. Yoğurt yemek için sahildeki kahvelere gidebilirsiniz. Boğaza sıfır konumdaki mekanlarda her çeşit tost, menemen ve kahvaltılık ürün bulmanız mümkün. Yediğiniz yoğurdu sıradan zannetmeyin, boğaza karşı yediğinizi de eklersek fiyatı biraz tuzlu. Fakat o keyfe değecek. İskele meydanındaki mekândan şahane manzarayı izleyin, kuşlara yem atmayı unutmayın.

Kanlıca ile bütünleşmiş bir yer de Mihrabad Korusu. Sahilde biraz dinlendikten sonra 25 hektar alan üzerinde bulunan Koru’ya gidip, içindeki mekanlarda bir Türk kahvesi için. Koru’nun parkları ve muhteşem Boğaz manzarası size çok iyi gelecek. Koru adını, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı sırasında, Sultan III. Ahmet için yaptırdığı ama sonradan yıkılan Mihrabad Kasrı’ndan almış. En tepeye çıktığınızda Rumeli Hisarını tam karşınızda göreceksiniz. Yahya Kemal’in burada dinlendiği ve birçok eserini yazdığını biliyoruz.

Kanlıca Evleri

Mihrabad Korusundan Sahile- Kanlıca Sahil

Kanlıca’da gezilecek çok yer var. Yürümeyi seviyorsanız Mihrabad Korusu’ndan Kanlıca sahile doğru yürüyüp bu muhteşem semtin tadını çıkarabilirsiniz. Kanlıca sahili sağlı sollu yalılarla çevrili olduğu için yürüyüşe çok uygun değil. Birçok sanatçının yalısının burada olduğunu söyleyelim. Belki sevdiğiniz bir tanesini görme şansınız olur. Kim bilir?

Kanlıca yalıları gerçekten görülmeye değer. Asaf Paşa, Şefik Bey, Hacı Ahmet Bey, Ethem Pertev, Ferruh Efendi, Prenses Rukiye, Hekimbaşı Salih Efendi, Marki Necip yalıları gerçekten çok güzel. Buradaki en ilginç yapı: 1699 tarihi yapımı olan, en eski ahşap Osmanlı evi sıfatını taşıyan; Amcazade Yalısı’ndan geriye kalan divanhanesi. Ne yazıktır ki o da 2003 yılındaki yağmurlardan sonra neredeyse yıkılacak bir hale gelmiş durumda. Tarihi eserlerimize böylesine acımasız davranıldığını gördükçe insanın içini acıyor.

Kanlıca’ya geldiğiniz zaman çok güzel bir mesire yeri olan Kavacık‘a da uğrayabilirsiniz. Otağtepe de Kanlıca’nın tarihi mekanlarından biri. Burada Tema Vakfı’nın geliştirdiği Doğa Kültür Parkı bulunmakta. Kuzey Parkı ve Güney Parkı olarak iki ayrı şekilde düzenlenen parkta spor yapmak da mümkün. Eşsiz manzarada muhteşem Boğaz fotoğrafları yakalayacağınıza emin olabilirsiniz.

Kanlıca’ya Nasıl gidebilirsiniz:

Eminönü, Kabataş veya Beşiktaş’tan Üsküdar’a vapurla geçerek, Beykoz istikametine giden dolmuş veya otobüslere binerek Kanlıca’ya ulaşabilirsiniz. Dolmuşlar hemen İskele önünden, otobüsler ise yolun karşısından kalkıyor. Üsküdar-Kanlıca arası mesafe 13 km.
Kanlıca’ya ulaşım için bir diğer yol Çengelköy, İstinye ve her iki semtin arasındaki diğer semtleri de birbirine bağlayan şehir hatları vapur seferleridir. Ancak bu seferler maalesef çok az sayıda.

Kanlıca Gezi Yazısı yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/yogurt-almaya-kanlica-ya/feed/ 0
Kemerburgaz Yok Olmadan Önce https://www.turrehberin.com/yok-olmadan-once-kemerburgaz/ https://www.turrehberin.com/yok-olmadan-once-kemerburgaz/?noamp=mobile#respond Thu, 24 Aug 2023 07:05:03 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=1835 Büyük şehirde yaşıyorsanız mutlaka bir kaçış noktanız vardır ve İstanbul için Kemerburgaz, yıllarca İstanbulluların kaçış noktası olmuş. Kemerburgaz Kent Ormanı ve diğer piknik alanlarıyla bir sayfiye yerini andıran bölge, günümüzde şehirleşmenin esiri olmaktan maalesef kurtulamamış. Biz de “Kemerburgaz nasıl bir yer?” veya “Kemerburgaz’da ne yapılır?” gibi soruları bu yazıyla cevaplamak istedik. Kemerburgaz ve çok yakınındaki …

Kemerburgaz Yok Olmadan Önce yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Büyük şehirde yaşıyorsanız mutlaka bir kaçış noktanız vardır ve İstanbul için Kemerburgaz, yıllarca İstanbulluların kaçış noktası olmuş. Kemerburgaz Kent Ormanı ve diğer piknik alanlarıyla bir sayfiye yerini andıran bölge, günümüzde şehirleşmenin esiri olmaktan maalesef kurtulamamış. Biz de “Kemerburgaz nasıl bir yer?” veya “Kemerburgaz’da ne yapılır?” gibi soruları bu yazıyla cevaplamak istedik.

Kemerburgaz-turrehberin Kemerburgaz ve çok yakınındaki Göktürk İstanbul’a bağlı birer köymüş aslında. Temiz havası, ormanı ve sakinliğiyle inşaat şirketlerinin ve kalabalıktan kaçmaya çalışanların ilgisini çekmekte gecikmemiş. Günümüzde Göktürk sakin olmanın çok ötesinde, trafiği, çirkin ve yoğun yapılaşmasıyla maalesef şehir merkezinden farksız durumda. Fakat Kemerburgaz hala sakin ve kirlenmemiş yapısıyla ilgi çekmekte. Bölgede araziler inşaat firmaları tarafından parsellenmiş, iş makinelerinin gürültüsü o sakinliği çoktan bozmuş. Gelin, o güzellik de betonlaşmadan Kemerburgaz’ı birlikte keşfedelim.

1924 Mübadelesinde Selanik sancağına bağlı Müslüman Türklerin yerleştiği bölgenin eski adı Pirgos (Burgaz) ‘dır. Sonrasında farklı bölgelerden göç aldıysa da Rumeli özelliğini hiç kaybetmemiş. Bölge yıllar önce Sarıyer’e, sonrasında Eyüp ilçesine bağlanmış olmasına rağmen konum olarak Eyüp’e oldukça uzakta. Beldenin en önemli simgesi çevresini saran tarihi su kemerleridir. Bölge çok eski dönemlerden beri şehrin su ihtiyacını karşılayan bir merkez olmuş. Günümüzde dahi kaynak suları kullanılmaya devam edilmektedir. Kemerburgaz, Göktürk ve Bahçeköy girişlerine kadar uzanan kemerlerin temellerinin Roma döneminde atıldığı bilinmektedir. Ancak bugün görülen kemerlerin büyük çoğunluğu Mimar Sinan eseridir. Özellikle Göktürk girişindeki kemer 800 metre uzunluğundadır ve Sinan’ın en muhteşem eserlerinden biri. Su kemeri-turrehberinBu kemer tarihe Türkiye’nin en uzun su kemeri olarak geçmiştir.

Kemerburgaz nedir?

İstanbul Kemerburgaz tarihi boyunca mesire yerlerinden biri olmuştur. Deniz kıyısına 15 km. uzaklıktadır. Karadeniz’in Avrupa kıyısının temiz kumsalları oldukça ilgi çekmektedir. Özellikle yaz aylarında aşırı rüzgârlı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Beldenin bir diğer cazibe merkezi de İstanbul’u çevreleyen en geniş orman olan Belgrad Ormanı’dır.

Özellikle hafta sonları piknikçilerin yoğun ilgisini çeken orman; 6 km’lik yürüyüş parkuruyla sporseverleri mutlu etmektedir. Sakinliği seviyorsanız, hafta sonu bu bölgeden uzak durmanızı tavsiye ederiz.
Kemerburgaz ev-turrehberinBölge insanı geçimlerini uzun yıllar sebze-meyve yetiştiriciliğiyle sağlamışlar. Kısa süre öncesine kadar Camii meydanında bu ürünlere ulaşabiliyor, dalından kopmuş sebzeleri satın alabiliyordunuz. Fakat belediye bu uygulamayı kaldırarak, insanları organik adı altında kurulan pazarlara muhtaç etti. Bunun sonucunda Kemerburgaz bölgesinin bir özelliği daha yok edilmiş oldu.

İştah açıcı yerler

Sebze tarımının bu kadar çok olduğu Kemerburgaz’ın turşuları da oldukça meşhur. Aklınıza gelen her sebzenin turşusunu çok uygun fiyatta satın alabilir, ikram edilen nefis turşu sularını içebilirsiniz. Turşucular hemen yol üzerindeki birkaç dükkândan ibaret. Özellikle Hacı Salih Turşucusu’nu tavsiye etmek isterim. Turşular - Kemerburgaz Deneyince göreceksiniz, muhteşem. Beldenin bir diğer önemli lezzet durağı ise meydanda bulunan Kardeşler Lokantası. Günün her saati dolu olan bu esnaf lokantası, döneri ve kuru fasulyesiyle ün salmış. Öğlen saatlerinde yer bulmanız neredeyse imkânsız. Lokantada saat 14:00 gibi döner tükeniyor haberiniz olsun. Yemek yediniz, şimdi sıra kahvede ve tatlıda. Meydanda yol ağzında eski, küçük, kapısında odunların olduğu bir dükkân göreceksiniz.

Meşhur Kemerburgaz Tulumbacısı

Kime sorsanız söylerler. İşte Kemerburgaz’ın meşhur tulumbacısı. Öğlen saatlerinden önce giderseniz ve şanslıysanız hanım göbeği de alabilirsiniz.Tarihi tatlıcı

 

Tatlıları aldınız. Şimdi istikamet Tarihi Kemerburgaz Kahvesi.

Tarihi Kahve içiMeydandaki bu kahveye kadınlar da çok rahatlıkla girip oturabiliyor. Tarihi dokusu, duvarlarındaki eski fotoğraflar ve Atatürk. Fonda da Zeki Müren çalıyorsa, közde pişen o muhteşem kahvenizi söyleyebilirsiniz. Bu kadar lezzetli Türk kahvesi içebileceğiniz öyle az yer kaldı ki. Kahve makinelerinin ruhsuz lezzetlerine muhtaç edildik. Ama bu kahve başka, köpüğü bol, mekân sahipleri güler yüzlü ve çok saygılı. Tulumba yiyerek kahve keyfi yapın, pişman olmayacaksınız. İlkbaharla birlikte el yapımı limonata satışı da başlıyor, bizden söylemesi.

Sokaklarında kaybolun

Yemekler yenildi ve kahveler içildi. Şimdi Kemerburgaz sokaklarında kaybolmaya hazır mısınız? Yol boyu güler yüzlü insanlar, kapıda oturan tatlı dilli teyzeler. Çocukluğumuzdaki evler, çiçekli balkonlar… Kemerburgaz’ı her ziyaret bir çeşit zamanda yolculuk gibi. Tarihi Kahvehane Birçok evin kapısı kilitli bile değil. İnsanlar birbirine güveniyor. Sokakta yürürken pencereden uzanan bir teyze bizi evine çay içmeye davet ediyor. Unuttuğumuz mutlulukları burada yaşıyoruz

Kemerburgaz’ı özel kılan çok önemli bir şey daha var. Burada tüm evlerde ve iş yerlerinde Türk bayrağı asılı. Al bayrağın gölgesinde gururla bir gezi yapacaksınız. Atasına saygı duyan bölge insanı, yapılan inşaatlardan ve bölgenin Göktürk gibi hızla yabancılaşacak olmasından dolayı çok endişeli. Biz de endişeliyiz. Bu güzelliklerin yok olup gitmemesini öyle çok istiyoruz ki…

Kemerburgaz Kent Ormanı

Cumhuriyet döneminde özellikle Selanik’ten göç edenlere tahsis edilen Kemerburgaz ve etrafındaki ormanı günümüzde tekrar önem kazandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleri ile bu bölge Kemerburgaz Kent Ormanı adı altında düzenlendi. Nihayetinde yaklaşık 1000 araçlık otopark alanı ve 6,5 km üstünde bir yürüyüş bölgesi olan bu noktaya, özellikle hafta sonları İstanbullular yoğun talep gösteriyor. Hafta sonu gerçekleşen kalabalık sebebiyle daha kaliteli bir gezi yapmak isteyenlerin hafta içi gelmesini tavsiye ederiz. Kent Ormanı içerisindeki baraj gölü ve çevresi güzel bir piknik alanı hüviyetinde. Yürüyüş ve bisiklet tutkunları için güzel bir aktivite merkezi olan bölgede, yeme-içme noktaları da unutulmamış. Bizim ziyaretçiler için yapacağımız en önemli uyarı ise etrafı kirletmemeleri ve doğaya zarar vermemeleri noktasında olacak. Tabii bir de araçlarını araba park noktalarına park etmeleri ve zaten dar olan yolları daha da daraltmamaları gerekiyor. Sonuçta arabanız sadece sizi oraya getirmek için bir araç. Onun da sizinle beraber oturması gerekmiyor.

Kemerburgaz’a nasıl gidilir:
Kemerburgaz şehrin hem dışında hem çok yakınında bir merkez. Kendi aracınızla gidecekseniz işiniz kolay. Levent, Maslak gibi merkezlere 20 dakika uzaklıkta. Yolda çok fazla kamyon olduğunu hatırlatmakta fayda var. Toplu taşım kullanacaksanız işiniz biraz zor, çünkü çok fazla dolanacaksınız. Şişli’den Göktürk dolmuşları kalkıyor. Otobüs tercih edecekseniz, Mecidiyeköy ve Levent’ten direkt otobüsle ulaşmak mümkün. Bir diğer seçenekler ise Eminönü ve Eyüp üzerinden gelmek. Eminönü’nden tek otobüs ulaşım imkânı sağlarken, Eyüp’ten hem dolmuş hem otobüsle beldeye ulaşmak mümkün. Kemerburgaz’dan geçen otobüs ulaşımı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Durak Bilgisi sayfasını kullanabilirsiniz.

Yazı ve Fotoğraflar: Gonca SAĞLIK (Güncelleme:18-07-2020)

Kemerburgaz Yok Olmadan Önce yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/yok-olmadan-once-kemerburgaz/feed/ 0
Rahmi Koç Müzesi İstanbul https://www.turrehberin.com/rahmi-koc-muzesi-istanbul/ https://www.turrehberin.com/rahmi-koc-muzesi-istanbul/?noamp=mobile#respond Sat, 19 Aug 2023 11:18:53 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=18111 İstanbul’un güzide yerlerinden birinde, Türkiye’nin güzide insanlarından birinin kurmuş olduğu Rahmi Koç Müzesi, İstanbul’u gezmek isteyenlerin görmesi gereken bir müze. Her ne kadar İstanbullular pek fazla haberdar olmasa da müze yurtdışından gelenlerin uğrak noktalarından. İki tanesi Ayvalık’ta bir tanesi Ankara‘da olmak üzere toplam dört adet Rahmi Koç Müzesi var. Bu müzelerin tamamını gezdiğimiz için rahatlıkla …

Rahmi Koç Müzesi İstanbul yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>

İstanbul’un güzide yerlerinden birinde, Türkiye’nin güzide insanlarından birinin kurmuş olduğu Rahmi Koç Müzesi, İstanbul’u gezmek isteyenlerin görmesi gereken bir müze. Her ne kadar İstanbullular pek fazla haberdar olmasa da müze yurtdışından gelenlerin uğrak noktalarından.

İki tanesi Ayvalık’ta bir tanesi Ankara‘da olmak üzere toplam dört adet Rahmi Koç Müzesi var. Bu müzelerin tamamını gezdiğimiz için rahatlıkla söyleyebiliriz ki bu dört müzenin içerisinde en kapsamlı ve büyük olanı İstanbul Rahmi M Koç Müzesi.

Hasköy’deki Pırlanta

Hasköy’de yolun iki tarafına yerleşmiş Lengerhane Binası ve Hasköy Tersanesine yerleşmiş olan müze yaklaşık 27,000 metrekarelik oldukça büyük bir alan. Ancak müzenin en önemli özelliği Türkiye’nin ilk ve tek sanayi müzesi olması. Önce Lengerhane Binası (1994) ardından da Hasköy Tersanesi (2001) müzeye ev sahipliği yapmaya başlamış.

Müzede bugün birçok eser sergilenmekte. Gezmeye başladığınızda kendinizi bir anlamda bir zamanda yolculukta buluyorsunuz. Geçmişten günümüze hava, kara ve deniz yolları ile raylı ulaşımların sergilendiği alanlar oldukça ilgi çekici. Atatürk’ün son günlerinde kullandığı kanlı mendilinden tarihi oyuncaklara kadar uzanan sergi eşyaları da sizleri bambaşka ruh hallerine sürüklüyor.

Tarihi özellikli yemek mekanları

İstanbul’daki Rahmi Koç Müzesi’ni gezmek için uzun bir vakit gerekli. Biz sabah başladığımız geziyi öğleden sonra ancak bitirebildik. Bu esnada hem yoruluyor hem de susayıp acıkıyorsunuz. İşte bu noktada yardımınıza koşan müze içi restoran ve kafeler var. Bunların içinde özellikle iki tanesi çok ilgi çekiyor. İlki tarihi Fenerbahçe Vapuru içerisinde bulunan Büfe. Burada vapurun tarihi atmosferinde ufak tefek atıştırmalıklar ile çayınızı yudumlayıp, eski İstanbul vapurunda maziye dalıyorsunuz. Diğeri ise 1930’ların Paris’ini size yaşatacak olan Suzy’s Cafe Du Levant. Bunların haricinde Müzenin deniz kenarı kısmında bulunan Halat Restoran’da size keyifli bir yemek ve dinlenme imkânı sağlayacaktır.

Rahmi Koç Müzesi Ödüllü Bir Müze

Bir müze bu kadar iyi oluşturulur da ödülsüz kalır mı? Kalmaz elbet. Nitekim bu müze 1996 yılında Avrupa Müzeleri Konseyi Özel Ödülü’nü almaya hak kazanmış. Bu ödül, ilk defa bir Türk müzesine layık görülmesi açısından hem müze hem de Türkiye için ayrı bir anlam taşıyor. Rahmi M. Koç Müzesi, ayrıca Kültür Bakanlığı’nın 2001 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün de sahibi. Ancak bizce bu müze için en büyük ödül, bizim gibi onu ziyaret edenlerin, ziyaret sonrası kalplerinde hissettikleri sevgi ve gösterilen çabaya karşı duyulan saygı.

Siz kendi gözlerinizle görene dek, sizleri merakta bırakmamak için müze çekimlerimizi videomuzdan izleyebilirsiniz. Ancak mutlaka ziyaret etmeniz gerektiğini de unutmayın.

Rahmi Koç Müzesi İstanbul yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/rahmi-koc-muzesi-istanbul/feed/ 0
Beşiktaş – Bir Yaşam Biçimi https://www.turrehberin.com/besiktas-bir-yasam-bicimi/ https://www.turrehberin.com/besiktas-bir-yasam-bicimi/?noamp=mobile#respond Sat, 19 Aug 2023 08:30:16 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=6943 Beşiktaş- Bir Yaşam Biçimi Beşiktaş için İstanbul’un kalbi dersek yanılmış olmayız. Ruhu olan, yaşayan bir yer Beşiktaş. Şehrin en önemli geçiş noktasında yer almasının yanında, Türkiye’nin en köklü futbol takımlarından birinin yuvası olması da önemine önem katıyor. Bu güzel bölge adını, Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini kıyıya bağlamak için yaptırdığı beş adet sütun taştan almış. O …

Beşiktaş – Bir Yaşam Biçimi yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Beşiktaş- Bir Yaşam Biçimi

Beşiktaş için İstanbul’un kalbi dersek yanılmış olmayız. Ruhu olan, yaşayan bir yer Beşiktaş. Şehrin en önemli geçiş noktasında yer almasının yanında, Türkiye’nin en köklü futbol takımlarından birinin yuvası olması da önemine önem katıyor.

Bu güzel bölge adını, Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini kıyıya bağlamak için yaptırdığı beş adet sütun taştan almış. O dönemler bölgeye Beştaş denirmiş. (Barbaros Hayrettin Paşa Beşiktaş için önemli isimlerden biri. Sahilde iskelenin karşısındaki türbesi ve hemen karşısındaki heykeli dikkat çeken yapılar arasında.) Yıllar içinde isim değişmiş ve Beşiktaş olmuş.

Kaybolan Koy

Bir sahil semti olan Beşiktaş’ta 19. Yüzyıla kadar bir koy varmış. Ardından bu bölge doldurulmuş ve bu sebeple günümüze kadar gelen Dolmabahçe ismini almış. Semtin tarihine şöyle bir göz atıp, tarihi bilgileri doğru yazılmış tarih kaynaklarından öğrenmeliyiz diyerek sosyal mesajımızı da verdikten sonra yolumuza devam ediyoruz.

Beşiktaş, uzun bir sahile sahip. İskelenin yanındaki banklarda oturup Üsküdar’ı, vapurları ve eşsiz boğaz manzarasını izliyoruz. Beşiktaş KadıköyDerken Kadıköy iskelesine bir vapur yanaşıyor. İşte kartpostallara yaraşır bir görüntü. Zaman dursa dediğimiz bir an, hele yağmur da varsa…

İlk olarak deniz havasını içimize çekiyoruz ve böylece keşfetmeye hazır hale geliyoruz. Yol üzerinde yenilenmiş haliyle önemli müzelerden olan Deniz Müzesi yer alıyor. Beşiktaş Deniz Müzesi Meraklısı için ilginç bir ziyaret olabilir. Video veya fotoğraf çekmek isteyenlerin ilave ücret ödemesi gerektiğini de burada belirtelim. Hemen küçük bir not: Deniz Müzesi de dâhil bütün önemli noktalar ayrı yazılarda ele alınacağı için sadece kısa bilgiler vererek geçiyoruz.

Çarşı Her Şeye Karşı mı?

Işıklardan karşıya geçtik, Kabalcı Kitabevi’nin köşesinden kıvrılıp köy içine gitmek için yürüyoruz. Ah Kabalcı, bir semtin simgesi. Hızla değişen çok şey gibi kapandı gitti. Her şeyden önemlisi bir dönemin anılarını da alıp götürdü…Bu düşüncelerle yürürken sağda büyük çınar ağacına selam veriyoruz. Neredeyse tüm bölgeyi yemyeşil gösterecek kadar heybetli bu çınar ağacının daha nice nesilleri mutlu etmesini dileyerek yolumuza devam ediyoruz. Ve karşımızda ilk kartal heykeli. Semtin kokusunu hissetmemek elde değil ki. Sağa kıvrılıp büyük heykelin yer aldığı ve ‘Köy içi’ denilen bölgedeyiz. Etraf restoran ve doğal olarak insan ve heyecan dolu. Bu nedenle günün her saati hareketli. Tam göbekte duran lokmacıdan tarçınlı lokmamızı alıp bir süre dinleniyor ve balık pazarına gidiyoruz.

Mevsiminde tazecik balıkları bulabileceğiniz, hemen arkasındaki restoranlarda tadına bakabileceğiniz bölgedesiniz. Kendine has kültürü olan bu mekânlarda dost sohbetlerinin tadına doyulmaz.

Kitapçılar Diyarı

Beşiktaş aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bir çarşı konumunda. Ucuz fiyata ayakkabıcılar sağlı sollu dizilmiş. 1milyonculardan pahalı markalara kadar çok çeşitli ürüne ulaşmak mümkün. Kuyumcular, tekstil ürünleri, aktarlar ve elektronik eşya satan dükkânlar. Hepsi emrinize amade. Semtte her şey var da en güzelleri kitapçılar. Beşiktaş’a gidince kitapçı gezmeden olmaz gibi gelmiştir hep. Semt neredeyse kitapçı cenneti. Her sokakta rastlamak mümkün. Burada yazarın uğrak yeri olan iki mekâna değineceğiz. İlki, Balık Pazarı’nın karşısındaki Mephisto. Sabah erken saatlerde gidin ki sakin olsun, fonda çalan şarkılarla mest olun, kitapların arasında kaybolun. Fakat kitap tercihleri biraz kısıtlı gibi. Zamanla seçeneklerin artmasını ümit ediyoruz. Kabalcı kapandıktan sonra o bölge için vazgeçilmez mekânlardan biri oldu bile. Bir diğer tavsiye de Akaretler yokuşunda Açık Öğretim bürosunun hemen karşısında yer alan Minoa kitap&kahve.

Mekâna girerken sağlı sollu ortancalar tarafından karşılanıyor, girer girmez kitapların ve kurabiye kokusunun büyüsüne kapılıyorsunuz. Saatlerce gezip sıkılmayacağınız bir yer burası. Çok da hoş bir cafesi var. Şahane salatalar, tatlılar ve kahve. Öğlen saatlerinde giderseniz yer bulmanız güç, ünlü bir simaya rastlamanız muhtemeldir.

Tarihi öneme sahip Akaretler son yıllarda Beşiktaş’ın lükse döndüğü yüzü olarak boy göstermekte. Bunu da ayrı bir yazıya saklıyor, Minoa’dan aşağıya doğru yürüyüp Şair Nedim sokakta ilerlemeye başlıyoruz. Beşiktaş çarşının bir üst paralelinde bulunan Şair Nedim geniş caddesi ve alışveriş seçenekleriyle ilgi çekiyor. Bizim bu caddeye giriş nedenimiz ise yolun ortasındaki Doğu Karadeniz Pidecisi’ne varmak. Gurme değiliz tabi ama az biraz Karadeniz pidesinden anlıyorsak buradaki pidelerin enfes olduğunu yazmadan geçemeyiz. Pideciden çıkınca sağa dönüp çarşıya inebilir, ya da devam edip pazara ulaşabilirsiniz. Beşiktaş Cumartesi Pazarı sadece bölge halkı için değil tüm İstanbul için önemli bir yere sahip. Elbiseden gıda maddelerine, ucuz taze sebze ve meyveden kozmetiğe kadar aradığınız her şey bu pazarda var. Fakat amacınız gezi ise cumartesileri bu bölgeye gelmeyin. Çok kalabalık, yürümek mümkün olmuyor.

Park yeri, yok olmayan sıkıntı

Park yeri bulmak zaten hayal. Hele pazarın tam karşısındaki Beşiktaş Evlendirme Dairesini de göz önüne alırsanız…Pazardan Teşvikiye’ye tırmanıp yürüyerek Nişantaşı’na ulaşmak mümkün. Fakat çok dik bir yokuş olduğunu söyleyelim. Tam tersi bir rota çizmek daha akıllıca olur. Neyse biz yolumuza devam edelim.

Pazardan aşağı inip göbekten sola dönünce şehrin göbeğindeki vaha Ihlamur Kasrı’yla karşılaşacaksınız. 1 TL. karşılığında bahçe kullanıma açık. Şehrin dışındaymış gibi hissederek bir kahve içip parkta oynayan çocukları izleyince, yoldan vızır vızır geçen arabaların sesini duymayacaksınız bile. Bahçedeki ördekler ve tavus kuşları da günün sürprizi olacak.

Moladan sonra Ihlamur Deresi caddesinden geri dönüyoruz. Yol boyu dükkânların arasından pencerelerinden sardunyalar sarkan evleri izleyerek yürüyoruz. Her yaşanmış semt gibi burası da mahalle dokusunun güzelliğiyle bizleri etkiliyor. Yolda mahalleli teyzelere selam veriyoruz. Burada insanlar birbirini tanıyor, Beşiktaş’ın yerlisi diye bir kavram var.

Çarşı ise Beşiktaş’ın içinde başlı başına bir semt durumunda. Büyük Beşiktaş Çarşısı ve Sinanpaşa’da her türlü kıyafet, ayakkabı, cd ve sınavlara hazırlık kitapları bulabilirsiniz. Moda’nın kalbi Beşiktaş Çarşı’da atıyor, bizden söylemesi. Semt içindeki Abbasağa Parkı’na değinmeden Beşiktaş yazısı olmaz. Bu park genellikle mahallelinin gittiği, çeşitli etkinliklerin ve buluşmaların yapıldığı, Ramazan ayında iftar sofralarının kurulduğu bir park. Barbaros Bulvarı’ndan kolayca ulaşabileceğiniz bu park, mahallenin kokusunu içine çekebileceğiniz önemli merkezler arasında yerini alıyor.

BEŞİKTAŞ Stadyumu / Kartal Yuvası

Beşiktaş bu gezmekle biter mi? Dolmabahçe yolunu asırlık çınarların gölgesinde yürümek, Dolmabahçe Sarayı’nda tarihin içinde gezinmek, Beşiktaş’ın mabedi Beşiktaş Stadyumu’nda kartal ruhuna bürünmek isteyenler için de elbette birkaç tavsiyemiz olacak. Stadyumdan başlayalım. Kartal yuvası, yenilenen yüzüyle Beşiktaşlıların gözdesi. Stadyumun hemen altındaki BJK müzesini gezip alışveriş yapmanız mümkün. Dolmabahçe Sarayı ise eşsiz güzelliğiyle Boğaz’ın en güzel yerinde ziyaretçilerini bekliyor. Saray’ın önünde Saat Kulesi’nin hemen altındaki çay bahçesi de denize sıfır konumu ile iyi bir mola tercihi olacaktır. Buraya girmek için Saray’ı ziyaret etmenize gerek yok, hatırlatalım.

Beşiktaş Yeşil Yol

Dolmabahçe-Beşiktaş arasındaki yol ise tam bir efsane. Lale mevsimine denk gelirseniz sağlı sollu rengârenk laleler eşliğinde yürümek çok keyifli oluyor. Bu yolu dümdüz yürüdüğünüzde yol sizi Çırağan Caddesi’ne çıkaracak. Yol üzerindeki eşsiz mermer kemerler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün şahane fotoğrafları sizlere görsel şölen sunacak.

Yol üzerindeki Yıldız Parkı ve Yıldız Sarayı da şehir içinde bir cennet. Fakat son zamanlarda devam eden inşaat ve yapım çalışmaları nedeniyle içeriye girmeniz sizi hüsrana uğratacak. Etrafta oldukça fazla olan sokak köpeklerinin tehlikeli olabileceği konusunda da bir küçük hatırlatma yaptıktan sonra yolumuzu hemen sol taraftaki Yahya Efendi Dergâhına çeviriyoruz.

Manevi yönden güçlü duygular hissettiren bu güzel Dergâha uğramak, çölde vaha bulmak kadar güzel…Şehir yaşamının olanca hızıyla aktığı bir cadde ve hemen üzerindeki huzur yuvası…Bahçesinden eşsiz Boğaz manzarasına tepeden bakabilirsiniz. Tüm bu mekânlar ayrı ayrı o kadar önemli ki, gezdikçe seviyor ve vazgeçemiyorsunuz.

Beşiktaş ‘ta yeme içme

Gurme değiliz desek de bir semti anlatırken nerede ne yenir ne yenmez yazmadan olmaz. Biz yazılarımızda tecrübe ettiğimiz mekânları anlatmaya dikkat ediyoruz. Pideciye üstteki satırlarda değinmiştik. Kahveyi de Minoa’da içtik. Bunun dışında son zamanlarda birçok yeni nesil kahve mekânları açılmış. Yeni mekânlara inat, Yedi Sekiz Hasanpaşa Fırını yıllara meydan okurcasına boy gösteriyor. Mutlaka ama mutlaka uğrayıp paskalya ve tuzlu çubuklarından alın. Çarşıyı gezerken mis gibi tereyağı kokan çubuklarınızı yiyin, Köy içinin hemen alt sokağındaki sokak kahvesinde demli çayınızı için. Zincir kahveciler ve restoranları sevmeyenlerden iseniz bu sokak kahveleri tam size göre. Tabureler üzerinde oturup derin sohbetlere dalın, sonrasında gelsin çaylar kahveler. Kahvaltı sever misiniz? Cevabınız evet ise Çelebioğlu Sokak’taki kahvaltıcılar tam size göre. Birbiri sıra kahvaltı mekânlarıyla dolu sokakta kalabalık ve sıra olduğunu görünce şaşırmayın, bu doğal ortamı. Beşiktaş’ın üniversitelerin merkezi ve öğrenci nüfusunun fazla olduğunu göz önünde bulundurduğunuzda ekonomik fiyata kahvaltı veren bu mekânların neden bu kadar kalabalık olduğunu anlamak zor olmaz. Bir de dönerci ismi verelim, not alın. Bu mühim. Çünkü İstanbul’un en iyi dönercisi burası diyorlar. Beşiktaş DönerciBüyük kartal heykelinin hemen orada Karadeniz Döner. Önünde her daim sıra vardır, açık ayranı muhteşemdir, güler yüzlü hizmetin adresidir.

Yazıyı bitirmeden şehrin orta yerinde minik bir sahilin yerini tarif edelim mi? İskeleye inin, Bahçeşehir Üniversitesi yönünde ilerleyin, İDO iskelesinin hemen yanında minicik bir sahil göreceksiniz.Beşiktaş iskele Denizin sesi, boğazın kıyıya vuran eşsiz görüntüsü. İşte günü burada bitirin, pişman olmayacaksınız…

Beşiktaş yazısı şimdilik bu kadar…Şimdilik diyoruz, keşfettikçe sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz…

Nasıl gidilir:

İstanbul’da en kolay ulaşılacak merkezlerden biri şüphesiz Beşiktaş. Hatta öyle ki taa Bursa’dan bile gelebilirsiniz. İDO deniz otobüsü iskelesi artık Beşiktaş’ta. Üsküdar ve Kadıköy’den vapurla gelebilir, halk ve özel otobüslerle de çok kolay ulaşım sağlayabilirsiniz.

Yazı ve Fotoğraflar: Gonca Sağlık

Beşiktaş – Bir Yaşam Biçimi yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/besiktas-bir-yasam-bicimi/feed/ 0
Vefa : Sadece bir semt adı mı? https://www.turrehberin.com/vefa-sadece-bir-semt-adi-mi/ https://www.turrehberin.com/vefa-sadece-bir-semt-adi-mi/?noamp=mobile#comments Sat, 19 Aug 2023 07:50:14 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=9405 Vefa: Sadece bir semt adı mı?   İstanbul’un en eski ve en küçük semti Vefa’dayız. İnsandaki ‘vefa’ duygusunun anlatımıyla birleştirilmiş bir semt. Nice dizelere, nice öykülere ve umutlara konu olmuş. Semtin geçmişi Bizans’a kadar uzanıyor. Osmanlı ve Bizans döneminde devrin önde gelen bürokrat, tüccar ve bilim insanlarının yaşadığı bir semt olan Vefa, günümüzde terkedilmiş ve …

Vefa : Sadece bir semt adı mı? yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Vefa: Sadece bir semt adı mı?

 

İstanbul’un en eski ve en küçük semti Vefa’dayız. İnsandaki ‘vefa’ duygusunun anlatımıyla birleştirilmiş bir semt. Nice dizelere, nice öykülere ve umutlara konu olmuş. Semtin geçmişi Bizans’a kadar uzanıyor. Osmanlı ve Bizans döneminde devrin önde gelen bürokrat, tüccar ve bilim insanlarının yaşadığı bir semt olan Vefa, günümüzde terkedilmiş ve adeta yıkılmaya bırakılmış durumda.

Semt ismini, Şeyh Vefa Efendi’den alıyor. Fatih dönemi ve onu takip eden Sultan 2. Bayezid döneminin mutasavvıf ve ulemasından olan Şeyh Vefa Efendi, bu semte bir külliye yaptırmış. Şeyh Vefâ 1491 yılında hayatını kaybetmiş. Ölümünün ardından Fatih Sultan Mehmet kendisi adına bir cami ve bir çifte hamam inşa ettirmiş.

Unkapanı başlı başına bir hikâye zaten. Sahnelerin yıldızı olma ve keşfedilme heyecanıyla plakçıların kapısında bekleyen şarkıcıların durağı Unkapanı. O dönemin plakçılar çarşısı (İMÇ), bugün perdeci ve müzik aleti satan dükkânlarla dolu. Unkapanı üzerinden semte doğru yürüdüğünüzde bu köhne ama ayakta kalmaya direnen semtin etkisi altına giriyorsunuz.

Vefa’nın sivil ve resmi mimariye sahip pek çok eseri maalesef günümüze kadar ulaşamamış. Şeyh Vefa Külliyesi, Mimar Mehmet Ağa Camii, Şeb Sefa Hatun Camii ve Molla Gürani Camii semtin önemli yapılarından birkaçı. Diğer yandan Vefa Lisesi, Cibali Lisesi, Atıf Efendi Kütüphanesi, Ekmekçizade Medresesi ve Recai Mehmet Efendi Sıbyan Mektebi gibi köklü eğitim ve Kültür kurumları da Vefa semtinin içinde yer alıyor.

Booozaaaaaa

Boza deyince Vefa ismini hatırlamayanınız var mı? Semtin geleneksel ve bozulmadan günümüze kadar ulaşabilmiş mekânı günün her saati meraklı ziyaretçilerini ağırlıyor. Lezzeti marketlerde paketli satılan bozalardan pek farklı olmasa da tarihi dükkân görülmeye değer. Vefa Bozacısı’nın kuruluş tarihi 1876. Hacı Sadık Bey 1870 yılında Arnavutluk’tan İstanbul’a göç eder. O dönemde boza imalatı çok revaçta olduğu için bu işe girer. Zaman içinde kendi geliştirdiği yöntemle 6 sene evinin altında imalat yaparak sarayın çevresinde satmaya başlar. O tarihten günümüze dek ulaşan Vefa Bozasının hikâyesi işte böyle başlar.

Türk spor tarihinin önde gelen eski kulüplerinden biri olan Vefa Spor Kulübü de semtin simgeleri arasındaki yerini almış.

Döneminin yaşayış tarzıyla ilgili ipuçlarını her sokakta görebileceğiniz Vefa semtinde yıkılmaya yüz tutmuş çeşmeler ve tarihi mezar taşları dikkatimizi çekiyor. Bu değerlerin sahipsiz bırakılıyor olmasına yine çok üzülüyoruz. Semtteki manevi emanetlerden biri de Fatih devrinin büyük bilgini ve şairi Nasrettin Hoca’nın torunu Hızır Bey’in türbesi. Günün her vaktinde önünde dua edenlere rastlamak mümkün.

Ayın 1’i Kilisesi

Hızır Bey Türbesinden İMÇ’nin arkasına doğru ilerleyince karşınıza Ayın Biri Kilisesi adıyla anılan yapı çıkıyor. Buranın ünü oldukça yaygın. Tarih hakkında net bir bilgi yok. Bahçede tarihi kalıntılar görülüyor. Bu yapıya mı başka bir esere mi ait maalesef belli değil. Yapı, Vefa Ayazması veya Kilisesi olarak da biliniyor. Bu küçük yapının önünde her ayın 1’inde uzun kuyruklar oluşuyor. Dilek dilemeye gelip buradan anahtar alınıyor, sıraya girip alt kattaki ayazmada kutsal su içiliyor, anahtarla belli kutular açılıyor ve papazın önündeki kuyrukta beklenip dua isteniyor. Ayın 1’i dışında geldiğinizde ise bomboş ve kapalı bir kiliseyle karşılaşacağınızı belirtelim.

Bir dönemin seçkin semtlerinden biri olan Vefa’nın yerinde bugün yeller esiyor. Barındırdığı eserler ve geçmişiyle önemli bir değer olan bu semt, Eminönü, Bayezıt, Süleymaniye ve Zeyrek gibi çok önemli yerleşim yerlerinin komşusu durumunda. Bir gezi planıyla tüm bu bölgeleri aynı anda gezmeniz mümkün. Fakat bizim tavsiyemiz her birine birer gün ayırmanız olacaktır.

Vefa’ya Nasıl gidilir:

Semt şehrin kalbinde. Eminönü hattı otobüslerini kullanarak gidip, kısa bir yürüyüş turuyla ulaşabilirsiniz. Fatih-Laleli otobüslerini de kullanabilirsiniz.

Gonca SAĞLIK

Vefa : Sadece bir semt adı mı? yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/vefa-sadece-bir-semt-adi-mi/feed/ 2
Eminönü : İstanbul’un Gerçek Yüzü https://www.turrehberin.com/istanbulun-gercek-yuzu-eminonu/ https://www.turrehberin.com/istanbulun-gercek-yuzu-eminonu/?noamp=mobile#comments Sat, 19 Aug 2023 07:27:19 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=6544 İstanbul’un kalbinde bir bölge. Eminönü. Yazması hem çok zevkli, hem çok zor. Zor çünkü, sayfalara sığmayacak kadar önemli. Öyle bir yazıyla ‘yazdım, oldu bitti’ denemeyecek kadar önemli hem de… Biz bu yazıyı ‘Eminönü’ne giriş’ diye nitelendirsek daha uygun olacak. Eminönü hakkında bilgi ve Eminönü’nün tarihini kısa kısa vererek şöyle bir giriş yapalım. Zamanı geldiğinde camilerini, …

Eminönü : İstanbul’un Gerçek Yüzü yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
İstanbul’un kalbinde bir bölge. Eminönü. Yazması hem çok zevkli, hem çok zor. Zor çünkü, sayfalara sığmayacak kadar önemli. Öyle bir yazıyla ‘yazdım, oldu bitti’ denemeyecek kadar önemli hem de… Biz bu yazıyı ‘Eminönü’ne giriş’ diye nitelendirsek daha uygun olacak. Eminönü hakkında bilgi ve Eminönü’nün tarihini kısa kısa vererek şöyle bir giriş yapalım. Zamanı geldiğinde camilerini, o muhteşem han ve eserlerini tek tek yazarız elbet.

Eminönü Tarihi

İstanbul’da yaşayan ya da ziyaret eden hemen hemen herkesin mutlaka bir kere gittiği bir merkez Eminönü. Ticaretin kalbinin attığı, şehir merkezinin her köşesine ulaşımın mümkün olduğu bir yaşam merkezi. Yabancı belgesel programlarında bile İstanbul konusu işleniyorsa Eminönü-Sirkeci bölgesine yer verilmeden geçildiği görülmez. Eminönü, şehrin tarihi yarımada olarak bilinen kısmında, Haliç’in batısında yer alıyor. Osmanlı döneminde Deniz Gümrüğü’nün yani Gümrük Eminliği’nin bu bölgede yer alması sebebiyle Eminönü (gümrük önü) ismini almış. İngilizlerin 1. Dünya Savaşı sonrası İstanbul’u işgal ettiği dönemde Yahudilerin yerleştiği bölge, 1955 senesine kadar mahalle kültürünün olduğu bir semt durumundayken, daha sonraları tamamen iş merkezi haline gelmiş. 2008’e kadar ilçe konumunda olan semt, o tarihten sonra Fatih Belediyesi’ne bağlanmış. Önce Doğu Roma’nın, Bizans’ın başkenti, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi olan bölgede, gündüz nüfusunun 2 milyonu geçtiği biliniyor. Yazı arasına serpiştirdiğimiz videolarla beraber gezmeye başlayalım mı?

Tarihi çarşılar bölgesi

Gün ortası iğne atsanız yere düşmeyecek gibi kalabalık olan tarihi Eminönü, geceleri tam tersine sessiz sakin. Bölgede her milletten insanı görmek mümkün. Turistlerin uğrak yeri, Türkiye’nin dört bir yanında ticaret yapanların toptan alışverişleri için vazgeçilmezi Eminönü. 1500 yıldır kesintisiz ticaret ve alışverişin merkezi olan tarihi hanlar, bugün yıkık-dökük ve ilgiye muhtaç.

Eminönü meydan dediniz mi akla ilk gelen iki yer hiç şüphesiz Mısır Çarşısı ve Yeni Cami. (Bu iki tarihi kıymeti özel yazı halinde paylaşacağımız için bu yazıda detaylarına girmiyoruz.)

Eminönü Mısır Çarşısı Çarşıya girince hemen sol taraftan gizemli merdivenleri tırmanarak çıkıp, penceresinden Galata manzarasına nazır eşsiz lezzetlerini tattığımız Pandeli de tekrar bizlerle birlikte. Mısır Çarşısı esnafı ise sadece turist odaklı satışlar yapmaktan ileriye gidemiyor. İnsanın kendi ülkesinde esnaf tarafından ikinci sınıf muamele görmesi çok üzücü ve ayrı bir yazı konusu. Bu nedenle işi bilenler tüm alışverişlerini Çarşı’nın arka tarafındaki dükkânlardan yapıyor.  Peynirciler, kuruyemiş ve sakatat dükkanları, kahve kokuları eşliğinde Mahmutpaşa’ya doğru çıkarken dilimizde o bilindik şarkı:

Yeni Cami’de mısır atmak kuşlara…Şimdi İstanbul’da olmak vardı…

Eminönü hakkında bilgi verirken atlanmaması gereken iki nokta var. Mahmutpaşa ve Tahtakale’. Bu iki alışveriş bölgesinde yok yok. Oyuncakçılar, sepetçiler, pasta malzemeleri, doğum günü-düğün-sünnet-doğum odası süslemeleri, nişanlıklar, gelinlikçiler, kırtasiye malzemeleri…Aklınıza ne gelirse her zevke, ihtiyaca ve bütçeye göre alışveriş mümkün. Mısır Çarşısı’nda turist gibi gezip, alışveriş için buralara gelmenizi tavsiye ediyoruz. Mısır Çarşısı’nın sol tarafında ise, kuş satıcıları, yemler, tohumlar ve her türlü çiçek ve bitkiyi bulmanız mümkün.

Bir dönem evlerdeki elektronik eşyaların alındığı bir merkezdi Doğubank. Bilmeyen var mı? Sirkeci İskelesi’nin karşısındaki sokaktan girince tarihi alışveriş günlerinin kokusunu alabilmek hala mümkün. Elektronik dükkânlarının pabucunu dama attığını düşününce o eski hummalı günlerinden uzak olduğunu tahmin etmek zor değil. Eskiden bütünü elektronik eşya satan dükkânlara ait olan han, bugün gözlükçü-saatçi cenneti olmuş durumda.

Eminönü sokaklarında gezmeye devam ediyoruz. Eminönü’nde gezilecek yerler öyle bir gün içinde gezip bitirilecek gibi değil. Gezerken dikkatimizi çeken ve bizi üzen, Avrupa’da bir şehirde olsa baş tacı edilecek değerde olan binaların harap, yıkık-dökük durumda olması. O işlemeler, üzerlerindeki heykellerle her biri birer mimari şaheser. Çoğu yıkılmaya yüz tutmuş, pencereleri kırılmış, yerlerine muşambalar tıkıştırılmış. İçerde soba veya ateş yakıldığını gösteren simsiyah isler duvarları boyamış. Koskoca bir tarih her türlü riske açık halde duruyor.

Eminönü : Yeme ve içme

Gezdiniz, yoruldunuz bir yemek molası vermek istediniz. Dört bir taraf restoran. Büyük Postane’nin arka sokağı dönerci dolu. Sokak aralarında börekçiler, pideciler. Ne ararsanız var.Eminönü Galata KöprüsüMeydandaki alt geçitten Galata Köprüsü’ne doğru çıkarken denizde yerini almış ve tarihi görünüm verilmiş teknelerdeki balık ekmekçileri göreceksiniz. Kalabalıktan ve kokudan rahatsız olmam, Galata Kulesi manzarasına bakarak balık ekmeğimi yer, üzerine de yol üzerindeki turşuculardan turşu suyu alır içerim diyorsanız; zevk sizin kim karışır? Közde kahve seviyorsanız Nimet Abla’nın dört bir yanındaki sokak kahvecileri emrinize amade.

Nimet Abla Eminönü
Nimet Abla

Eminönü’nün tarihi piyangocusu

Nimet Abla demişken, yeni yıl öncesi uzun kuyrukların oluştuğu Milli Piyango satıcısını yazmadan olmaz. Tüm ülkede tanınan bu satıcı kim bilir kimlerin hayallerine kavuşmasına aracı olmuştur? Meydandan biraz içeri yürüyünce tarihi binada boy gösteren Ali Muhiddin Hacı Bekir şekercisini göreceksiniz. Enfes akide şekerleri ve lokumlarını tatmadan geçmemenizi tavsiye ederiz. Şekercinin yer aldığı bu binanın aslı Hamidiye Kütüphanesi. Az ileride de Hamidiye Türbesi var. Önünden kokoreççilere yol gider, meraklısı için not etmiş olalım.

Eminönü’nün tarihi yapıları tüm güzelliğiyle sizleri bekliyor. Fakat o kalabalıklar içinde görüp seçmeniz oldukça zor. Bizden bir minik tavsiye, geziye gitmeden önce araştırın, not alın öyle gidin. Nerededir, açık mıdır kontrol edin. Büyük Valide Han’ı örnek verelim. Kapalıçarşı’ya çıkarken köşede öylece duruyor. Önünden geçip gidersiniz de fark edemezsiniz. Oysa çatısından muhteşem bir İstanbul manzarası göreceksiniz. İçi ayrı güzellikte ama yıkık dökük. Gözden kaçan bir eser de bir Mimar Sinan eseri olan Rüstem paşa Camii. Eminönü Rüstem Paşa Camii içiÇinileriyle ün salmış. Yerliler pek bilmez ama turistlerin uğrak yeridir. Sepetçiler çarşısı içinde levhalar ve mağazalar arasında kaybolup gitmiş.. Siz es geçmeyin, mutlaka girin ve gezin.

Eminönü : Tarihe yolculuk yaptıran müzeler

Eminönü’nde gezilecek yerler arasında tarihe yolculuk yapmak istiyorsanız ziyaret etmeniz gereken en önemli müzeler PTT Müzesi, İstanbul Demiryolu Müzesi (Sirkeci  Garı) ve İş Bankası Müzesi. Ücretsiz gezebileceğiniz bu müzeler, sizi tarihten günümüze haberleşme, ulaşım ve bankacılık hizmetlerinde bir geziye çıkaracak. Müzelerde sergilenen eşyalar kadar binaların tarihi dokusu da sizleri etkisi altına alacak, bizden söylemesi. Özellikle PTT Müzesi çok ilgimizi çekti.

Haşmetli merdivenleri, büyük pencereleri ile dikkatinizi çekecek Mimar Vedat Tek imzalı bu bina, bizi 60’lı yıllarda sevdiğine mektup atmak için postanede sıra bekleyen genç bir kızın yanına götürdü sanki.. Bu paragrafa bir de not eklemeden olmaz. PTT Müzesi’nden çıkınca hemen soldaki Art Nouveau floral motifli bezemeli Vlora Han’ı görmeden sokaktan ayrılmayın.

Eminönü’nde gezilecek noktaları bunlarla sınırlı değil. İstanbul kokulu bu güzel bölge işte böyle anlatmakla bitmez…Bu güzellikleri yaşamadan olmaz. Siz de bir yetmez birkaç gününüzü bu güzelliklere ayırıp, tarihin derinliklerine yol almaya ne dersiniz?

Yazıya ekleyemediğimiz Eminönü ve diğer İstanbul fotoğrafları için, Editörün Kadrajı bölümümüzün altındaki İstanbul Fotoğraf Galerisi kısmına bakabilirsiniz.

Eminönü için kayda aldığımız sohbeti dinleyerek daha detaylı bilgi almak isterseniz aşağıdaki video kaydımızı izleyebilirsiniz.

Eminönü’ne Nasıl gidilir?

İstanbul’un en hareketli noktalarından biri olan Eminönü, otobüs, tramvay, vapur ve son zamanlarda Marmaray ile ulaşımı en kolay yerlerden biri. Sirkeci iskeleden şehir hatları vapuruyla Kadıköy ve Üsküdar’a ulaşmak mümkün. Meydanda turşucuların ilerisindeki otobüs durağından şehrin birçok noktasına ulaşımı sağlamak mümkün. Diğer yandan Karaköy de bölgeye çok yakın olduğu için oradaki iskeleyi de kullanılabilirsiniz. Gezerek, atmosferi soluyarak gelmek isteyenlere tarihi Tünel’den fünikülere binip Karaköy’e inmelerini, oradan Galata Köprüsü’nü yürüyerek Eminönü’ne ulaşmalarını tavsiye edebiliriz. Bu yöntemle Galata üzerinden eşsiz Yeni Camii manzarası içinizdeki keşif heyecanını ikiye katlayacaktır.

Yazı ve Fotoğraflar: Gonca Sağlık

Eminönü : İstanbul’un Gerçek Yüzü yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/istanbulun-gercek-yuzu-eminonu/feed/ 1
Nişantaşı-Teşvikiye https://www.turrehberin.com/nisantasi-tesvikiye/ https://www.turrehberin.com/nisantasi-tesvikiye/?noamp=mobile#respond Sat, 19 Aug 2023 07:18:09 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=10656 Nişantaşı-Teşvikiye Nişantaşı diye başlığı okuyunca bunun bir alışveriş yazısı olduğunu düşünebilirsiniz. Uzun yıllardır bu semt için yaratılan algı sadece piyasa yapmak ve alışverişle ilgili olduğu yönünde. Fakat bunların çok ötesinde tarihi olan şehrin eskilerinden bir semtte, Nişantaşı’ndayız. Avrupa şehirlerini aratmayan sokakları, butikleri, el işçiliğinin en güzel örneği olan binaları ile alışverişin ve modanın merkezi olan …

Nişantaşı-Teşvikiye yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Nişantaşı-Teşvikiye

Nişantaşı diye başlığı okuyunca bunun bir alışveriş yazısı olduğunu düşünebilirsiniz. Uzun yıllardır bu semt için yaratılan algı sadece piyasa yapmak ve alışverişle ilgili olduğu yönünde. Fakat bunların çok ötesinde tarihi olan şehrin eskilerinden bir semtte, Nişantaşı’ndayız.

Avrupa şehirlerini aratmayan sokakları, butikleri, el işçiliğinin en güzel örneği olan binaları ile alışverişin ve modanın merkezi olan Nişantaşı şehri şehir yapan tarihi yapısıyla insanı mest ediyor.

Bölgeye ilk nişan taşını bugünkü Teşvikiye Camii’nin olduğu yerde III. Selim 1791 tarihinde diktirmiş. Sonrasında Abdülmecid döneminde bölge iskana açılmış. Harbiye Karakolu ve Teşvikiye Camii bu dönemde inşa edilmiş. Teşvikiye ismi de, halkı henüz bilinmeyen bu bölgeye yerleşmeleri konusunda teşvik edebilmek için konulmuş zaten. Hanedanın Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na ve sonrasında Yıldız Sarayı’na taşınması sebebiyle hanedan üyeleri, yüksek devlet görevlileri ve soylu misafirler tarafından tercih edilmiş. Bölgenin hızlı gelişmesinin ve tercih edilmesinin bir sebebi de, o dönem batılılaşmanın sembolü olan Pera bölgesine yakın olması. O dönemlerde üst gelir seviyesindeki kişilerin tercih ettiği bu semt, yıllar içinde şehrin en pahalı bölgesi olarak kalmaya devam etmiş.

Konaklar Semti

1920’lerde Konaklar semti olarak anılan Nişantaşı, bundan sonraki dönemde ise şehrin gelişimine paralel olarak hızla apartmanlaşmış.(Türk Edebiyatı’nın birçok eserinin hikayesi Nişantaşı’ndaki konaklarda geçmektedir.) Ancak bu süreç sırasında belli bir mimari özen ve tertipe bağlı kalınmaya çalışılmış. Çarpık kentleşme süreci sırasında, şık konaklar ve 3-4 katlı lüks apartmanlardan sadece birkaç cadde öteyi mesken edinen çingenelerin kurdukları evlerin, kapattıkları dutlukların çevresine tenekeler dizmesi sebebiyle “tenekeli mahalle” olarak anıldığı da biliniyor.

Nişantaşı semtinin isminin nereden geldiğini merak edenler için hemen yazalım:  Eski zamanlarda padişahlar sık sık ava çıkarlarmış. İşte bu avlar veya özel olarak düzenlenen ok atma yarışları sırasında, rekor sayılabilecek uzaklıklara ya da bizzat padişahlar tarafından en uzağa atılan okların düştükleri yerlere anıtsal olarak “nişan taşları” dikilirmiş. Bahsi geçen ok atma yarışlarının ise Okmeydanı’nda yapıldığı söylenir. Okun oralardan bu bölgeye atıldığını düşününce, şehrin o zamanki halini hayal etmek gerçekten güç oluyor. Bölge o dönemde tamamen dağlık orman arazisiymiş.

Nişantaşları

Semtte hala ayakta kalan 5 Nişantaşı ise şunlar: Teşvikiye Camii Avlusu (giriş kapısı yanı) – 1790-91 – III.Selim, Teşvikiye Camii Avlusu – 1811 – II. Mahmut, Harbiye Karakolu Önü – 1853-54 – Abdülmecid (bölge iskana açıldığında ilk dikilen bu nişantaşıdır. Kare kesit yekpare mermer bir yapıdır), Teşvikiye Caddesi ve Valikonağı Caddesi Kesişimi – 1853-54 – Abdülmecid (Yapı itibariyle Harbiye Karakolu önündeki taşa benzemektedir. Bu nokta Nişantaşı semtinin merkezidir), Ihlamur Yolu Caddesi Üzeri – Çınar Apt. Bahçesi – ? – Abdülmecid. Karakolun önünde ve nişantaşı merkezde dört yol ağzında bulunan taşlar aynı özelliktedir. Bu taşların üzerinde “Eser-i Avatıf-ı Mecidiye Mahalle-i Cedide-i Teşvikiye” (Abdülmecit’in karşılıksız iyilikseverliğinin eseri olan yeni Teşvikiye Mahallesi) ibaresi yer alıyor.

Semtin en eski ve görkemli yapılarından biri Teşvikiye Camii. Padişahın atış talimleri yaptığı sırada ibadet edebilmesi için kurulan küçük mescit ve sonrasında inşa edilen camii, bölgenin ilk binası olma özelliğini taşıyor. Karakol binası da durup izlenmesi gereken eşsiz yapılardan biri. Valikonağı Caddesi Nişantaşı’nı ortadan ikiye bölüyor. Harbiye Askeri Müzesi de yine bu caddenin başlangıç kısmında bulunuyor. Alışverişin popüler caddeleri ise her iki tarafta da yer alan Rumeli Caddesi, Teşvikiye Caddesi ve Abdi İpekçi Caddesi’dir. Mağazaların, binaların ve kalabalığın arasında kalan, çoğu zaman gözden kaçan öyle eşsiz yapılar var ki.. 19. Yüzyılın mimarisinin bu güzel örneklerini görüp anlamak, kıymetini bilmek bu şehri sevmek kadar önemli.

Mevsim sonbaharsa şehirde keşif zamanıdır. Siz de romanlara konu olmuş bu semti gezin, keşfedin, meydandaki parkta açılan el işi tezgahları dolaşın. Ne güzel bir şehirde yaşadığını anlayınca, kıymetini daha çok bilir insanoğlu.

Nasıl gidilir:

Nişantaşı, şehrin en kolay ulaşılabilen semtlerinden biri. Metro Osmanbey durağında inip sokaklar arasında havayı koklayarak merkeze ulaşabilirsiniz. Bölgeye dolmuşla gelmek de mümkün. Beşiktaş’ta Deniz Müzesi’nin karşısından, Taksim’de Gezi Pastanesi’nin önünden ve Eminönü sahilden vasıtaya binip Nişantaşı’na kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Yürümeyi sevenler için biraz yokuşlu da olsa şahane iki rotamız varç Birincisi Beşiktaş pazaryerinden yukarı tırmanmak olacaktır. Sağ tarafta eski mahalleyi görecek; tırmandıkça eşsiz mimari eserlerle karşılaşacaksınız. İkinci yol ise Beşiktaş merkezinden Akaretler’i takip ederek yokuştan Maçka Demokrasi ve Özgürlük parkına doğru çıkmak olacaktır. Şehrin eski ve kıymetli eserlerini seyrederek çıkacağınız bu yokuş, inanın yorgunluğunuza değecek. Maçka Kışlası’nın karşısındaki şahane çeşmenin altından teleferik’e binip, şehirde bu farklı tecrübeyi yaşamanız da özel tavsiyemiz olacaktır.

Gonca SAĞLIK

Nişantaşı-Teşvikiye yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/nisantasi-tesvikiye/feed/ 0
Balat: İkinci Baharını Yaşayan bir semt https://www.turrehberin.com/ikinci-baharini-yasayan-bir-semt-balat/ https://www.turrehberin.com/ikinci-baharini-yasayan-bir-semt-balat/?noamp=mobile#respond Thu, 17 Aug 2023 10:14:57 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=1823 Balat: İkinci Baharını Yaşayan bir semt   İstanbul’un kalbinde, Fener ile Ayvansaray arasında gerçek değerinin anlaşılması için bekleyen bir vaha. Adını eski Yunanca’da ‘saray yeri’ anlamına gelen Palatia’dan alıyor Balat. Bu yazıda anlatmadığımız Balat’te bulunan lezzet noktalarını, Balat’ın tatları adlı yazımızda bulabilirsiniz Tarih boyunca ağırlıklı olarak Musevilerin, özellikle ‘Sefaradim’ diye adlandırılan İspanyol Musevilerinin yaşadığı bir semt. …

Balat: İkinci Baharını Yaşayan bir semt yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Balat: İkinci Baharını Yaşayan bir semt

 

İstanbul’un kalbinde, Fener ile Ayvansaray arasında gerçek değerinin anlaşılması için bekleyen bir vaha. Adını eski Yunanca’da ‘saray yeri’ anlamına gelen Palatia’dan alıyor Balat. Bu yazıda anlatmadığımız Balat’te bulunan lezzet noktalarını, Balat’ın tatları adlı yazımızda bulabilirsiniz

Tarih boyunca ağırlıklı olarak Musevilerin, özellikle ‘Sefaradim’ diye adlandırılan İspanyol Musevilerinin yaşadığı bir semt. Daha sonra Rumlar, Ermeniler ve Türkler de yerleşmiş. Bir dönemin gözde semtlerinden olan Balat, zaman içinde kimsesizliğine terk edilmiş. Evler ve tarihi değerler bakımsız kalmış, şehrin güvenlik zafiyetinin yaşandığı bir bölgesi haline gelmiş. Gözden uzak, yıkık-dökük ve kozmopolit yapısıyla zamanla değeri azalan bölge, 2005 senesinde başlayan dönüşüm projesiyle tekrar hayata dönmeye çalışıyor. UNESCO tarafından da koruma altına alındıktan sonra ismi duyulmaya, yerli ve yabancı turistler tarafından ilgi görmeye başlamış. Fotoğrafçıların sokaklarını arşınlamaya başlaması ve sosyal medya kullanımının artmasıyla bölge insan akınına uğramış.

Farklı bir dokuyu keşfedeceğinizi gezinizin ilk dakikalarında anlayacaksınız. Bir tarafta Arnavut kaldırımlı sokaklar, iki veya üç katlı cumbalı evler diğer taraftan yalın ayak gezen çocuklar ve kapı önünde el işi örüp komşusuyla sohbet eden kadınlar. İşte Balat’tasınız.

Daha ilk dönemeçte karşımıza çıkan sokakta, evler arasına gerilmiş iplere asılan çamaşırlar dikkatimizi çekiyor. Yaşam tüm doğallığıyla sürerken siz mest olacaksınız. Yokuşları tırmanıp Haliç’e tepeden bakma heyecanı yaşarken, rengârenk evlerden bir müzik sesi gelecek kulağınıza. Öylece durup çok eskilere dalacaksınız. İşte o an zaman duracak, zihniniz bambaşka bir döneme gidecek. Tarihin eşsiz dokusuyla donatılmış bir şehirde yaşadığınıza şükrederken, bir bakmışsınız en tepeye tırmanmışsınız.

Fener Rum Lisesi

Karşınızda muhteşem mimarisi, rengi ve haşmetiyle Fener Rum Lisesi.Fransa’dan getirtilen kırmızı tuğlalarla inşa edilen okul Kırmızı Mektep olarak da anılmakta. Osmanlı İmparatorluğu döneminde önemli görevlerde bulunan çok sayıda Fenerli Rum’un eğitim gördüğü okul, bugün sadece 20 öğrenciye eğitim vermekte. Uygun açı ile fotoğraf çekebilmek için bir hayli uğraştığımızı söylemeliyiz. Zira okulun içine giriş ancak özel izinle oluyor. Balkonundan bizi izleyen mahalleli yaşlı bir teyze evinin çatısından çok daha iyi görüntü alabileceğimizi söyleyerek bizi davet etti. Teyzeyi buradan sevgiyle anıyoruz.) Bölgedeki bir diğer okul ise Yuvakimyon Kız Lisesi. Manzarası harika olan bina şu anda boş durumda. Bu muhteşem yapıyı görüp fotoğraf çektikten sonra, şöyle bir durup Haliç’in eşsiz güzelliğine tepeden bakmayı ihmal etmeyin.

Balat Sancaklar Yokuşu

Balat Sancaklar Yokusundan HaliçBölge her ne kadar yeniden yapılanıyor ise de çoğu bina maalesef içler acısı durumda. Restorasyon haberlerinden heveslenip, gıcır gıcır binalar hayal ediyorsanız, hayal kırıklığı yaşayacağınızı şimdiden söyleyelim. Yenilenen ve farklı renklere boyanan evlerin sayısı hala çok az. Sancaklar Yokuşu’ndan aşağıya doğru inerken karşınıza neredeyse semtin simgesi haline gelmiş bina ve mermer çeşme çıkacak. Binanın pencereleri yıkık dökük, çeşmenin yerinde ise yeller esiyor. Çeşmeyi yerinden söktükleri yetmemiş, yerine bir de pencere açmışlar. Tarihi değerleri nasıl hoyratça yok ettiğimizi gördükçe üzülmeyenimiz var mı? Yanından geçip gidiyoruz, bakıyoruz. Sadece bu kadar. Korumak için ne yapıyoruz?

Balat, son yıllarda artan popülerliği sayesinde birçok sanatçının atölye açtığı, hatta yaşamını sürdürdüğü bir yer haline gelmiş. Sahil yolu boyunca kocaman demir kapılar ardındaki yaşam alanları oldukça ilginç. Birçoğu dizi ve filmlerde çekim malzemesi olarak kullanılmış. Kahve içmeyi ve sanatı seviyorsanız yaşadınız. İrili ufaklı birçok sanat galerisi aynı zamanda bir kahve mekânı işlevi görüyor. Sanat eserlerini seyrederek kahvenizi içebilir, beğendiğinizi satın alabilir, hatta şanslıysanız bir sanatçıya denk gelip uzun uzun sohbet edebilirsiniz.

Kahve molasından sonra, bölgenin çok dinli yaşam tarzını yansıtan ibadethanelerini keşfe çıkabilirsiniz. Bölgede Musevi, Hristiyan ve Müslüman cemaate ait çok kıymetli mekanlar bulunmakta. Kiliseler özellikle sahilde tüm haşmetiyle boy göstermekte. Aya Nikola, Aya Yorgi, Fener Rum Patrikhanesi, Aya Dimitri Rum Kilisesi ve Bulgar Stevi Stefan Kilisesi önemli tarihsel zenginliğe sahip yapılar. Balat’da biri ibadete kapalı iki Sinagog bulunmakta. Yanbol ve Ahrida Sinagogları tarihin sessiz tanıkları gibi.

Cibali

Büyük ustanNejat Uygur’un ünlü tiyatro eseri Cibali Karakolu’nu bilmeyenimiz var mı? İşte bu karakola adını veren o meşhur Cibali Kapısı da Balat’ın görülmesi gereken yerlerinden. İstanbul’un fethi sırasında Cebe Ali Bey liderliğindeki Yeniçeriler bu kapıyı kırarak şehre giriş yapmışlardır. Yolun devamında Haliç surları var. Surların büyük kısmı maalesef bakımsız ve harap durumda.

Tahta Minareli Camii - BalatDoğu Roma döneminden kalma güzel bir eser ise Gül Camii. Yapının 11. Yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor. Dini yapı 1499 yılında camiye çevrilmiş. Bölgenin eşsiz mimari eserlerinden biri de çarşı içinde bulunan Tahta Minareli Camii. Cami, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından 1458 yılında yaptırılmış. Uzun bir süre bakımsız kalan bina, 1865 tarihinde yenilenmiş. Yenilenme sürecine dek tahta olan minare günümüzde taştandır. Birçok sanat etkinliğine ev sahipliği yapan Küçük Mustafa Paşa Hamamı da görülmesi gereken eserlerden biri olarak gezi notlarınız arasında yer almalıdır.

Müzeler müzeler müzeler…

Balat’a kadar gelmişken Kariye Müzesi’ni görmeden dönmek olmaz. Dışarıdan sade görünen fakat içi rengarenk ve süslü olan bu Bizans yapısı başlı başına bir yazı konusu olur.

Müze gezmeyi seviyorsanız Kadir Has Üniversitesi içindeki Rezan Has Müzesi’ni gezebilirsiniz. 1995 yılına dek Cibali Tütün Fabrikası olarak hizmet etmiş müze Urartulardan kalma çok kıymetli bir takı koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.

Bölgedeki bir diğer eser ise Kadın Eserleri Kütüphanesi. Eski bir Fener konağının restore edilmesiyle 1990 senesinde kurulan kütüphanede, aile arşivleri, kadın konulu tezler, makaleler ve çok nadir bulunan eserler muhafaza ediliyor. Çoğu kimsenin habersiz olduğu bu kütüphane kadınlar için adeta bir bilgi merkezi durumunda ve yepyeni projeleri hayata geçirmek için çalışmalar yapılmakta.

Balat02-turrehberinBölge, artan değeriyle birlikte emlakçıların ve yatırımcıların gözdesi olmuş durumda. Satılık ve kiralık değerleri oldukça yüksek. Sokak aralarında gezerken dört yandan yenilenen binalardaki inşaat seslerini duyacaksınız. Tek dileğimiz, restorasyonların aslına uygun şekilde yapılması.

Balat Çarşısı

Gezilerin vazgeçilmezini en sona sakladık. Alışveriş. Bölge küçük büyük antikacılarla dolu. Eski eşya severler için bulunmaz fırsat denilebilir. Üstelik Çukurcuma kadar pahalı değil. Balat’ın merkezinde yer alan Çıfıt Çarşısı ise sizi eskilere götürecek. Osmanlı döneminde Yahudilerin yoğun yaşadığı yerlere ‘Çıfıt’ denirmiş. Çarşı, ismini oradan almış. Cıfıt Çarşısı BalatTicari zekâlarıyla ünlü olan Yahudiler, farklı ürünlerin farklı bölgelerden satın alınması yerine; tüm ürünlerin bir arada bulunabileceği bu çarşıyı kurmuşlar. Çarşıda eczaneden ayakkabı tamircisine, şekerciden oyuncakçıya, terziden fırına kadar pek çok şeyi bulabilirsiniz. Kaybolmaya yüz tutmuş zanaatkârların dükkânları ise adeta çarşının sembollerinden. Çıfıt Çarşısı günümüzde Balat Çarşısı olarak da anılmakta.

Çarşının hemen devamında Leblebiciler Sokağı üzerinde bir mekân dikkatinizi çekecek. Agora Meyhanesi. Agora Meyhanesi BalatYıllarca Zeki Müren ve Müzeyyen Senar’dan dinlediğimiz o meşhur şarkıyı mırıldanmaya başlamamak içten değil. Tarihi 126 sene öncesine uzanan Agora, dönemin sanatçı, yazar ve ünlü isimlerinin uğrak yeri olmuş. Özdemir Asaf’ın sekiz köşeli meyhanenin müdavimi olduğu ve her köşesinde şiirlerini yazdığı biliyoruz. Meyhanenin ilk açıldığı yıllardan beri değişmeyen bir özelliği kapısında duran kandil. Bu kandil meyhane açık olduğu sürece yakılı olurmuş. Bu gelenek günümüzde de yaşatılmakta. Yunancada Agora ‘toplanma yeri’ anlamına gelmekte. Bir dönem kapalı olan meyhane son yıllarda eski popülerliğine geri dönmüş durumda.

Şehrinizde turist olmak istiyorsanız bu fırsatı kaçırmayın, Balat’a gidin.

Nasıl gidilir:

Balat’a ulaşmanın en kolay yolu Eminönü meydana gelip oradan belediye veya özel halk otobüslerine binmektir. Sahil yolunu kullanan otobüslerle bölgeye ulaşmak mümkün. Eyüp yönündeki tüm otobüsler de ulaşım için kullanılabilirsiniz. Deniz yoluyla gitmek isteyenler, şehir hatlarının Haliç hattını veya özel deniz taksileri kullanabilirler.

Gonca Sağlık

Balat: İkinci Baharını Yaşayan bir semt yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/ikinci-baharini-yasayan-bir-semt-balat/feed/ 0
Pera Beyoğlu https://www.turrehberin.com/beyoglu-pera/ https://www.turrehberin.com/beyoglu-pera/?noamp=mobile#respond Wed, 16 Aug 2023 08:29:29 +0000 https://www.turrehberin.com/?p=10809 Beyoğlu Pera İstanbul’un en eski ve en güzel bölgesinde, Pera’dayız. Zaman tünelinde olduğunuzu düşündüren bir semt burası. Dolayısıyla tarihi de oldukça dikkat çekici. Ancak önce Pera ismi nereden geliyor, tarihi önemi nedir ona bir bakalım. Pera’nın gelişimini ve tarihini Galata’dan ayrı düşünmek pek mümkün değil. Galata bölgesindeki değişim ve Cenevizlilerin bölgeye yerleşimi sonucu hem ekonomik …

Pera Beyoğlu yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
Beyoğlu Pera

İstanbul’un en eski ve en güzel bölgesinde, Pera’dayız. Zaman tünelinde olduğunuzu düşündüren bir semt burası. Dolayısıyla tarihi de oldukça dikkat çekici. Ancak önce Pera ismi nereden geliyor, tarihi önemi nedir ona bir bakalım. Pera’nın gelişimini ve tarihini Galata’dan ayrı düşünmek pek mümkün değil. Galata bölgesindeki değişim ve Cenevizlilerin bölgeye yerleşimi sonucu hem ekonomik hem sosyolojik açıdan ilerleme kaydedilmiş. Doğrusu bu süreçte ticaretin kalbi burada atmış desek yanlış olmaz.

Pera Bölgesi Osmanlı döneminde gelişme göstermiş gibi görünse de asıl değişim Galata’daki hareketli yaşamdan kaynaklanmış. Bölge 14. Yüzyılda Pera Bağları olarak anılırmış. Galata çevresinde başlayan değişimin Pera’ya olan etkisi, 1481 yılında II. Bayezid’in Galata Sarayı Mektebi (Mekteb-i Sultani) ‘ni inşa ettirmesiyle bir hayli büyümüş. Daha sonra 1491 senesinde Galata Mevlevihanesi yaptırılmış. Böylelikle bu iki önemli yapı yabancı elçilik yetkililerinin dikkatinin o bölgeye yönelmesine sebep olmuş. Neticede bölgenin talihini değiştirecek bir hareketle Fransız Büyükelçiliği, Pera’daki yerini almış. Bunu Hollanda, İngiltere ve İsveç izleyince bölge Batı’nın merkezi haline gelmiş.

Nihayetinde bir dönem bağlar bahçelerle dolu olan, inzivaya çekilmek için manastırlara kapanmak amacıyla gelen keşişlerden başkasının uğramadığı semt, şehrin Paris’i olmuş. Burada hemen kısa bir not ekleyelim. Adı geçen manastırların bazılarının kalıntıları Galata Mevlevihanesi ve Kadirhane Tekkesi’nin altında bulunmakta.

Elçilikler çehreyi değiştiriyor

Bölgede açılan elçilik binalarıyla birlikte başlayan yoğunluk, beraberinde yapılaşmayı da getirmiş. Günümüzün göz alıcı binalarının yapılmaya başlandığı o dönemlerde batılı devletlerle ilişkilerin artması da bölgede batı esintilerinin yerleşmesine sebep olmuş. Tanzimat Fermanı’yla birlikte haklarını elde etmeye başlayan azınlıklar, Pera bölgesine yoğun ilgi göstermeye başlamış. Dahası 1856’daki Islahat Fermanı’yla birlikte azınlıkların hakları daha çok genişletilerek devlet kadrolarına girmeleri sağlanmış. Velhasıl ağırlıklı olarak Rum nüfusu barındıran bölgede zaman içinde Museviler, Ermeniler ve Türkler de yerleşime dahil olmuş.

Bu tarihlerde çevresinde Türklerin yerleştiği az sayıdaki yapılar içinde en önemlileri arasında Galatasarayı Ocağı ya da bir başka deyimle Acemi Oğlanlar Kışlası, Galata Mevlevihanesi, Şahkulu Mescidi, Asmalımescit Mahallesi ve Ağa Cami var.

Pera ne demek

Gelelim bölgenin isim hikayesine: Pera kelimesi, eski Yunanca’da ‘karşıda olan, öte yanda olan’ anlamına geliyor. Belli ki semt ilk kurulduğu dönemlerde şehrin merkezi olan Sultanahmet ve Haliç bölgesinin karşısında bir yerde olduğu için bu adla anılmış. Bölgenin Beyoğlu adını alma hikayesi de çok ilginç. Venedikli tüccar Andrea Gritti, 16. Yüzyılda bölgeye gelerek bir konak yaptırmış. Büyük oğlu Alvise Gritti de babası gibi ticaretle uğraşıp bu konağı büyütmüş. Konak o kadar görkemliymiş ki, namı duyuluyor ve bölgeye Beyoğlu isminin verilmesine sebep oluyor.

1573-1578 yılları arasında İstanbul’da yaşayan Stephan Gerlach’ın notlarında Tophane üzerinde Defterdar Yokuşu’na yakın bir bölgede Büyük Beyoğlu Konağı’nın kalıntılarının olduğu yazar. 1870 senesinde Pera’da büyük bir yangın çıkmış. Çok sayıda yapının yok olduğu yangına kadar inşaatlarda kullanılan kagir malzemeden vazgeçilerek, günümüzdeki Pera binalarının eşsiz güzelliğinin temeli olan taş ve demir-döküm malzemelere geçiliyor. Beyoğlu’nun o dönemki yeniden inşa çalışmalarına İtalya’dan gelen işçiler, ustalar ve mimarlar da katılıyor. Bu nedenle Asmalımescit Sokağı, İstiklal Caddesi ve Kumbaracı Yokuşu’ndaki binalarda cephe tasarımlarına verilen önemin güzel örneklerini görmek mümkün.

Bir dönem Galata’nın sayfiye bölgesi olan, sıcak günlerde yazlık olarak kullanılan köşklerin ve üzüm bağlarının yer aldığı Pera, günümüzde de şehrin keşmekeşinden uzaklaştıracak kadar sakin. Kendi döngüsü içinde huzur veren bölge geceleri ise oldukça hareketli. Açılan mekanlar her geçen gün daha fazla rağbet görüyor.

Tepebaşı ve Pera

Bölgede bir başka popüler yer ise 1870 yılında imara açılan Tepebaşı. O dönemde daha çok yabancıların tercihi olan Tepebaşı, günümüzde İstanbul’un en iyi sergi mekanlarından biri. Bunlardan en bilineni hiç şüphesiz Pera Müzesi. Meşrutiyet Caddesi’nde görkemli bir binada yer alan müzenin koleksiyonunda, Osman Hamdi Bey’in meşhur ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ adlı eseri de yer alıyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından 2005 senesinde nitelikli ve geniş ölçekli kültür sanat hizmeti vermek amacıyla kurulan ve 2003-2005 döneminde restoratör mimar Sinan Genim’in hazırladığı proje çerçevesinde Tepebaşı’ndaki tarihi Bristol Oteli’nin cephesi korunarak çağdaş ve donanımlı bir müze olarak inşa edilen bina doğal olarak hem içindeki eserler hem de mimari yapısıyla şehrin önemli duraklarından biri. İlk katlarda özel koleksiyonları görebiliyorsunuz. Diğer üç kat ise yerli ve yabancı çeşitli sergilere ev sahipliği yapıyor. Müzeyi pazartesi günleri dışında salı-cumartesi günleri arası 10:00-19:00, pazar günleri 12:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.

Pera Palas Oteli

Yeni mekanlar çoğalsa da tarihi yapısıyla göz dolduran klasiklerin yeri hep başka oluyor. Nitekim bu klasiklerin en bilineni ve birçok ünlünün yanı sıra Atatürk’ü de ağırlama onuruna erişen Pera Palas Oteli.

Ülkemizin ilk ve en lüks otellerinden olan Pera Palas’ın hikayesi ise şöyle: Türkiye ve İstanbul için birçok ilki de bünyesinde bulunduran Pera Palas Hotel, Dünyaca Ünlü Orient Express (Doğu Ekspresi) Paris – İstanbul seferlerini yapmaya başladığı 1888 yılı İstanbul’unda Orient Express yolcusu Avrupalıların alışkın olduğu lüksü sağlayabilecek bir otel yokmuş. Osmanlı Bankası ve İstanbul Arkeoloji Müzesinin de mimarı olan Alexander Vallaury tarafından 1892-1895 yılları arasında yapılan 16′sı süit, 115 odası bulunan Pera Palas Hotel şehirdeki bu eksiği gidermek için açılıyor. Otelin bir önemli özelliği de saray dışında ilk elektrik verilen bina olmasıdır. İçinde bulunan tarihi asansör elektriklidir ve hala kullanımdadır. Özel misafirlerini memnun etmek için kurulduğu ilk günden itibaren sıcak suyu olan otel oluşu, Pera Palas’ı farklı kılmaya yeterli olmuş. Pera Palas Hotel, Müze Otel olma özelliğini taşıyor.

Otelin meşhur müdavimi

Otele bu özelliği kazandıran misafir ise Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk, savaşların dönüşünde cephenin yorgunluğunu evi gibi kullandığı Pera Palas’ta atarmış. Birçok üst düzey misafirini burada konuk etmiş ve devlet ile ilgili birçok kararı da yine bu otelde almış. Her zaman kullandığı 101 numaralı odası Atatürk’ün 100. yaş günü şerefine, Atatürk’ün özel eşyalarının da sergilendiği ve çok sevdiği renk olan Şafak Pembesi ağırlıklı dekore edildiği bir müze oda olarak 1981 yılında hizmete açılmış. Bu tarihi semti keşfederken bu durağı lütfen es geçmeyin. Pera’nın bütün tarihi sanki bu binada saklı…

Pera Palas’ı ziyaret edeceklere bir de tavsiyemiz olacak. Otelin alt lobisinin arkasında restoran olarak kullanılan bir salon var. Burada bir yorgunluk kahvesi içip tarihi duvarlardaki tabloları seyre dalabilirsiniz. Ülkemizin yetiştirdiği caz müzik piyano üstadı İlham Gencer hafta içi akşam 5 çayı etkinliğinde piyanosu eşliğinde şarkılar söylüyor. Meraklısı için kaçırılmayacak bir fırsat.

Londra Oteli

Pera Palas’ın sağ çaprazındaki Londra Otel’i de tarihe tanıklık etmiş kagir (yığma) binalardan biri. Londra Oteli 1891’de, yan sokağa adı verilen Glavany’lerin (bugün Kallavi Sokağı) ahşap konağının yerinde, L. Adamopoulos ve N. Aperghis adlı iki ortak tarafından, Mimar Semprini’ye inşa ettiriliyor. pera Londra OteliÖnceleri konut olarak inşa edilen bina daha sonra otele çevrilmiş. Binanın ağır mobilyalar ve külfetli perdelerle döşeli banyolu odaları ve hidrolik asansörü dikkat çekiciymiş. Haliç manzaralı terasından manzarayı seyretmek büyük keyif olacaktır.
Yeme-içme konusunda yeni nesil cafe-restoranlar bölgeye hâkim olmuş. Biz kendi tecrübemizi paylaşmak isteriz. Pera denilince aklımıza Sahrap Pera restoran geliyor. Tertemiz mis kokulu masa örtüleri, lezzetli ve hijyenik yemeklere sahip bir restoran. Burası huzurlu ortamıyla bölgenin kalabalıklarının içinde sakin bir durak niteliğinde. Biz denedik, memnun kaldık.

Beyoğlu-Pera bölgesi bir yazıyla anlatılamayacak kadar kıymetli. Neredeyse her sokağı, her binası ayrı ayrı yazı yazacak kadar özel. Biz bu bölgeyi keşfetmeye ve keşfettikçe yazmaya devam edeceğiz. Nice güzel keşiflerde buluşmak üzere.

Yazı ve Fotoğraflar: Gonca SAĞLIK

Nasıl gidilir:

Taksim’e ulaştıktan sonra gerisi kolay. İsterseniz tramvaya binip Tünel’de inip aşağı yürüyün, isterseniz Karaköy’den Kamondo merdivenlerini takip edip Galata üzerinden gelin. Nasıl olursa olsun bu tarihi hazineleri mutlaka keşfedin.

Pera Beyoğlu yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/beyoglu-pera/feed/ 0
Çengelköy, kendine has güzellik https://www.turrehberin.com/cengelkoy-kendine-has-guzellik/ https://www.turrehberin.com/cengelkoy-kendine-has-guzellik/?noamp=mobile#respond Wed, 16 Aug 2023 08:22:57 +0000 http://www.turrehberin.com/?p=3585 Bu yazımızda, Boğaz’ın Anadolu yakasında bulunan Çengelköy ’ü beraber keşfetmeye ne dersiniz? Boğaz’da adeta birer inci tanesi gibi dizilen semtlerin hepsi gibi, Çengelköy de şahsına münhasır bir güzellikte. Konumu ve havası öylesine güzel ve farklı ki, Osmanlı döneminde ruhi sıkıntı yaşayan hastalar, bu semtte bulunan yalılara yerleştirilip tedavi edilirlermiş. Çengelköy, Üsküdar’ın kuzeyinde Kuzguncuk ve Beylerbeyinden hemen …

Çengelköy, kendine has güzellik yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>

Bu yazımızda, Boğaz’ın Anadolu yakasında bulunan Çengelköy ’ü beraber keşfetmeye ne dersiniz? Boğaz’da adeta birer inci tanesi gibi dizilen semtlerin hepsi gibi, Çengelköy de şahsına münhasır bir güzellikte. Konumu ve havası öylesine güzel ve farklı ki, Osmanlı döneminde ruhi sıkıntı yaşayan hastalar, bu semtte bulunan yalılara yerleştirilip tedavi edilirlermiş.

cengelkoy-turrehberin

Çengelköy, Üsküdar’ın kuzeyinde Kuzguncuk ve Beylerbeyinden hemen sonraki semt. Tüm boğaz semtleri gibi hala eski güzelliğini, tarihi dokusunu korumakta. Dar sokakları, cumbalı evleri ve yerli halkıyla eskilerden bir koku duymamak içten değil. Sokaklar tarihi çınar ağaçlarıyla çevrili. Bölge çok eskiden beri sebze-meyve yetiştiriciliği konusunda oldukça isim yapmış.

Çengelköy Salatalığı

Çengelköy salatalığını duymayanınız var mı? Semt sakinleri bu salatalığa sadece ‘çengel’ diyor. Fakat itiraf etmeliyim ki bu salatalık İstanbul içinde çok daha ucuz olduğu halde, yerinde çok pahalı. Eee taş yerinde ağırdır diye boşuna dememişler.

Çengelköy Cami
Çengelköy ismi hakkında birkaç rivayet var. Bölgenin 15. yüzyıldaki durumu ile ilgili fazla bilgi bulunmamasına rağmen, İstanbul’un fethi hazırlıkları sırasında Fatih’in Çengelköy sahillerine geldiği ve gördüğü Bizans’tan kalma gemi çengelleri (çıpalar) nedeniyle buralara önceleri “Gemi Çengeli” şeklinde isim verildiği, daha sonraları sadece “Çengelköy” olarak anılmaya başlandığı söylenir.Tarihi Çengelköy Evi

Çengelköy sahili yürüyüş için çok uygun değil. Araçların gürültüsü ve yoğunluğu çevrenin tadını çıkarmanıza engel oluyor. Yürürken en dikkat çeken yerler hiç şüphesiz yalılar. Semtte mimari yapı ve evler de ilginizi çekecektir.

Tipik Çengelköy sokakları, yan yana sıralı evlerin bulunduğu, birbirleriyle çeşitli noktalarda buluşan düzensiz sokaklardan oluşur. Burada sokaklarda yer alan evler genellikle bir veya iki katlıdır; etraflarını kuşatan yahut evlerin arka kısımlarında kalan küçük bir bahçeye sahiptirler.Balıkçılar - Çengelköy

Sahil boyu balık tutanlara rastlayacaksınız. Özellikle Kuleli mahallesindeki geniş alan balık tutmak için uygun. Balık tutmayı seviyorsanız, ilk bulduğunuz boşluktan oltanızı sallayın. Hadi rastgele…

Çengelköy Sokakları

Kuleli Askeri Lisesi - Çengelköy

Semtin tadını çıkarmaya niyetliyseniz, ara sokaklardan mahalle içine yürümenizi öneriyoruz. Sokaklarda yürürken Polis Karakolu’nun önündeki eser dikkatimizi çekiyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminin ünlü spor dalı atçılık ve okçuluk takımı “Lahanacılar“ın sembolü olan bu çeşme, günümüze kadar gelebilmiş şanslı eserlerden.
Sahilden yürürken, 1 km. kadar daha ilerleyip Kuleli Askerî Lisesinin önüne ulaşıyoruz. Eşsiz güzellikteki bu yapıya hayran hayran bakacak, sayısız fotoğraf çekeceksiniz. Nice başarılı asker yetiştiren bu bina, koru içerisinde tüm haşmetiyle Boğaz’ı seyrediyor.

Semtin tarihi noktaları

Semtte birçok tarihi camii var. Hacı Ömer Efendi Camii, Kerime Hatun Camii, Şeyh Ahmet Efendi Tekkesi ve Çınaraltı Camii tarihi dokusuyla dikkat çekiyor. Çengelköyden Kuleli’ye yürürken karşınıza çıkacak Kaymak Mustafa Paşa Camii ise denize sıfır konumuyla ayrı bir güzellikte. Bu bölge Kuleli mahallesi olarak adlandırılıyor.
Gezdiniz, yoruldunuz. Şimdi bir bardak demli çay veya Türk kahvesi eşliğinde Boğaz’ı seyredip keyif yapmaya ne dersiniz? Bu keyif için Çınaraltı kahvesi hiç şüphesiz en doğru adres. Bahçesindeki tarihi çınar ağacı, farklı gövdesiyle gerçekten görülmeye değer.Çınaraltı Kahve

Oldukça yaşlı olan bu çınar ağacının (ağacın bin yıllık olduğu iddia ediliyor.) dallarının birçoğu toprağa paralel uzamış, uzunluklarından dolayı kırılmamaları için altlarına destekler konmuş. Çınarın yanındaki yalıyı yaptıran Abdullah Paşa burada küçük bir cami de yaptırmış. Bu kahveye dışardan yiyecek getirmek serbest. İçecekleri oradan alacaksınız ama. Yok ben yiyecek taşımam diyenlerdenseniz, şahane tostları ve kahvaltılıklarıyla kendinize ziyafet çekebilirsiniz. Burada kredi kartı geçmiyor, ödeme sadece nakit yapılabiliyor.

Süper Baba

cengelkoyiskele-turrehberin

Bizden hatırlatması. Kahve bizi aldı eskilere götürdü. 90’lı yıllarda birçok kişinin hafızasında yer etmiş Süper Baba dizisine uzun yıllar ev sahipliği yapmış bu kahve. Süper Baba dizisi çocukluk hatıralarımızın baş köşesindeki yerini hiç kaybetmedi. (Kahveye gelirken ana cadde üzerinde bulunan ve 150 yıllık geçmişe sahip Has Ekmek Fırını’ndan poğaça-simit almak iyi bir fikir; tavsiye ediyoruz.)

Çengelköy’de çok güzel balıkçılar, börekçiler ve bilindik marka pastaneler var. Bütçenize ve keyfinize göre bir mekân bulacağınızdan şüphemiz yok.

Çarşı içindeki mağazalardan hediyelik seçebilir, iskelenin önündeki lokmacıdan bol tarçınlı lokma alıp gezinize devam edebilirsiniz. Semtte çok güzel müzik merkezleri de var. Duyurularını takip edip ücretsiz dinletilere katılabilir, sanatla ruhunuzu iyi edersiniz.

Çengelköy’e Nasıl gidilir:

Eminönü, Kabataş veya Beşiktaş’tan Üsküdar’a vapurla geçerek, Beykoz istikametine giden dolmuş veya otobüslere binerek Çengelköy’e ulaşabilirsiniz. Dolmuşlar hemen İskele önünden, otobüsler ise yolun karşısından kalkıyor. Üsküdar-Çengelköy arası mesafe 9 km.

Gonca Sağlık

Çengelköy, kendine has güzellik yazısı ilk önce Turrehberin.com üzerinde ortaya çıktı.

]]>
https://www.turrehberin.com/cengelkoy-kendine-has-guzellik/feed/ 0